Zavallı kadınlar.
Bir küçük gülüşüyle, yanağında oluşan ufak bir gamzesi ve rastıklı hilâl kaşıyla, bazen de alnı üzerine dökülen saçının tek teli uğruna erkeği bir ömür kendinin kölesi kılıp, hatta bir küçük tebessümüyle kölesini seve seve ölüme götürebilecek kadar üstün bir cazibeye sahip olan bu zavallı kadınlar, ne kadar düşüncesizdirler ki kölesiyle eşit olabilme uğruna didinip duruyorlar!
Batılılaşmaya başladığımız günden itibaren Türk milletine has bütün değerlerimizi bir kenara atarak Batı’nın çürümüş değerlerini baş tacı yapan bir taklitçiliğin palyaçosu olup, bizi biz yapan değerlerimizden hızla uzaklaşarak sefil ve rezil bir hayata mahkûm olarak yaşamayı modernlik ve uygarlık zannettiğimizden zemine çakılmakla kalmayıp, içinden çıkılamayacak kadar derin çukurlara yuvarlandık.
Maymunlara has körü körüne bir Batı taklitçiliğinin akabinde; Allah (c.c) tarafından cennet ayaklarının altına verilerek O'na analık gibi yüce bir şeref bahşedilen kadınlarımızın ayakları altındaki bu cenneti çalarak, onları Batı’ya has gayr- i insâni kapitalist düzenin sömürü çarklarının merhametsiz dişlileri arasına verip unufak ederek, bazen ucuz işçi, çoğu kez de doymak bilmeyen pis iştahlı imansızların bağdaş kurdukları şehvet sofralarına porsiyon porsiyon meze yaptık.
Genelevlerden vergi aldık, sonrada ‘’VERGİLENDİRİLMİŞ KAZANÇ HELÂLDİR’’ deyip, o iğrenç parayı câmi İmamıza, Öğretmenimize, memurlarımıza maaş olarak verdik, Kâbe’yi yıkamak için gül suyu aldık, E.rmeni genelev patronlarına ise utanıp sıkılmadan DEVLET VERGİ REKORTMENİ ÖDÜLÜ verdik.
Ana, kadın, sevgi ve sevgili gibi yüce anlamlar ifâde eden değerlerimizi kapitalist prangalara vurarak sahte günlere sığdırmaya çalıştık.
Namus, Edep, Şeref ve İffetin sembolü olan kadın, Ana oluşunun toplum içinde kendisine kazandırmış olduğu ulvi makamından alaşağı edilerek envâi türde iğrençliklere kurban edildi.
Dünya Kadınlar Günü, Anneler Günü, Sevgililer Günü gibi riyakârca kutlanılan günlerin prangalarına vurulmakla da yetinilmeyip, tüketim aracına döndürülerek vahşi kapitalizmin vurgun vasıtası yapıldı.
Kâinatta her varlık kendi asli görevi içinde güçlü olup fayda temin eder. Buna en güzel örnek kadındır. Kadının en güçlü olduğu konumu ANALIĞI ve KEYVANLIĞIDIR.
Küçücük bir dişi serçenin yavrularını koruyabilmek uğruna yuvasına saldıran kocaman bir kartala ANALIK DUYGUSUNUN verdiği güçle pençe atıp kafa tutabilmesi bunun en güzel bir ifadesidir.
Hâlbuki bizim, kendi asli dâiresi içinde izzet bulup iffet âbidesine dönen ve dünya durdukça genç kızlarımıza mihenk olarak sunabileceğimiz ve onlara; sen busun ve bu olarak kalacaksın diyebileceğimiz Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Şerife Bacılar, Bombacı Emineler, Gökçen Efeler ve Zübeyde Hanımlarımız ve dahası Hz. Hatice ve Hz. Ayşe Analarımız vardı.
Evet, Ana- Kadın- Sevgi- Sevgili gibi bir ömre sığdırılamayacak kadar engin ve yüce olan bu kavramlarımızı önce reddettik ve sonra dönüp sahte ve riyakârca kutlanan günlere mahpus edip, utanıp arlanmadan kutlamaya çalıştık ve bir de ad verdik;
ANNELER,
KADINLAR,
SEVGİLİLER GÜNÜ gibi!
Yok yok yanlışım var, bu isimleri de Batı’dan ithal ettik!
KADINLAR GÜNÜ:
Bedelsiz sevdaların şehvet sofralarında, 364 gün canavarlaşan cinsel iştahlara haram lokma yapılarak aşağılanan kadınlara bir günlük İÂDE-İ İTİBARIN adıdır...
Batı adamının asırlardır arayıp ta bir türlü bulamadığı sevgi sözcüğünü maalesef bugün biz, Batının çöplüğünde arayıp bulduğumuzu zannederek, bulduğumuzu zannetme gafletine düştüğümüz bu sözde sevgiyi zerrece utanıp sıkılmadan, Analar / Sevgililer / Kadınlar günü gibi sahte kılıflar adı altında kutlama taklitçiliğinin maskarası olduk!
Vahşi kapitalizmin Pazar tezgâhlarından ibâret olan bir Kadınlar Gününü daha kutlanıyor. Çok cüz'i bir esnafın incik boncuk satıp yüzü gülerken, öbür tarafta televizyon televizyon dolaşan birtakım kadın hakları savunucusu bayanlar ise esip gürleyecekler.
Neymiş efendim; KADIN- ERKEK EŞİTLİĞİ!
KİMSE DE ORTAYA ÇIKARAK BU ZAVALLILARA;
*Sahiden siz ne yaptığınızın farkında mısınız?
*Hiç insan kölesiyle eşit olmak ister mi?
*Bu ne şaşkınlık?
*Sizlerin bu şaşkın halleriniz KLİNİK BİR VAKIADIR diyebilme cesâretini gösteremiyor.
Bugün, Analık ve Keyvanlık gibi iki nadide süsü ellerinden alınıp, Beşiğinin- Mutfağının ve Sultanı olduğu Evinin dışına çekilerek: Birtakım ahlâksız ve soysuz söz de Kadın Hakları Savunucusu NAMUS TÂCİRLERİNİN peşlerine takılmış vaziyette sokak sokak, ekran ekran dolaşıp pankart açarak; bir küçük cilvesine, saçının bir tek teline dahi canını seve seve verebilecek kadar tutkunu olan esiriyle (erkeklerle) eşit olmaya çalışan kadınların bu şaşkın halleri karşısında; onlar için dua ederek, Allah tezden akıllar versin demekten başka bir çare kalmıyor!
EY MÜSLÜMAN TÜRK KADINI!
*Titre ve asli görevine dön!
*Sokakların ve lağım akan necaset mekânlarından farksız sahnelerin maskarası değil, evinin sultanı, çocuğunun anası ol!
Bu senin için daha hayırlıdır!
NOT:
Bu yazım, iffet âbideleri olan bütün Türk kadınlarına armağanımdır.
8 Mart 2024
ORHAN KILIÇOĞLU