www.sesar.com.tr, “ABD tamamen düşmüştür” başlığıyla yayınladığı savaş raporunda, Irak’ın işgal edildiği günlerde yaptıkları “ABD Irak’ta düzen değil kontrollü kaos kurgulayacak” ve “Irak bir Filistine dönecek” tespitlerini hatırlatıyor ve iki noktayı öne çıkarıyor:
ABD, küresel planları olan hegemon güçler tarafından ele geçirilmeye çalışılan bir kabuk devlet haline dönüşmüştür ve bu kabuk devletin içine kimin hakim olacağı kavgası sürmektedir.
Yeni dünya düzeninde; varılmak istenen nokta ‘düzen’ değil ‘düzensizlik’tir. Düzeni yönetecek zeka ve bilgi-işlem altyapısı dünyada neredeyse herkeste bulunmaktadır ama kaosu yönetecek zeka/organizasyon kabiliyeti ve bilgi-işlem altyapısı sadece belli güçlerin elinde
bulunmakta olup kaos öncelikle;
a) Bütünün ayrıştırılması sonucu; her parçanın kendi güvenlik ihtiyaçlarının doğmasına,
b) Parçaların her birinin kendi altyapılarını kurmasına ve dolayısı ile bütün olarak daha ucuza halledilebilecek altyapı problemlerinin, parçalar nezdinde daha pahalıya malolmasına, dolayısı ile birilerinin daha fazla kazanmasına,
c) Herhangi bir düzenin; kendilerine rakip yapıları üretmesine ve bu rakibi üretebilecek dengelerin sürekli rahatsız edilerek, gelişimlerinin prematüre düzeyde tutulmasına,
d) Parçaların birbiri ile çarpıştırılarak, bütünün daha kolay yönetilebilmesine ve en önemlisi parçalar bütününün istenmeyen bir noktaya yönelmesi durumunda gidişatın çok daha rahat bozulabilmesine
izin vermektedir. Kaotik ortamlarda yaşanan ekonomik akışlar da yine bu odakların kontrolündedir. Silah, güvenlik sektörü, uyuşturucu, para ve hammadde akışları gibi...
Dünyayı yönetmeye soyunan güçlerin üzerine giydirilen ‘mistik’ çerçeveler, Kabalistler, Mesihçiler, Masonlar gibi isimlendirmeler daha çok pratik gerekleri ulvi hedeflerle cilalamak ve çıkar çetesine aidiyet
duygusu kazandırmaktan ibarettir...
Savaş raporunda, “Küreyi yönetmeye soyunanların öncelikleri arasında Irak’taki kaos kadar ABD’de de bir kaos yaratmak olduğunu görmemiz gerekir.
ABD’de kaos inşa edilmeden, Irak’taki kaos kalıcı olmayacak ve devamı getirilemeyecektir. İşte bu sebeplerle hegemon güçler, ABD’de toplumu korkutarak, güvenlik ekseninde bir arada tutmaya çalışırken; Irak’ta atılan her adım, ‘Şii’, ‘Kürt’, ‘Türkmen’, ‘Arap’ gibi farklı kategoriler başlığı altında değerlendirilerek, toplum alt gruplar nezdinde ayrışmaya zorlanmaktadır” deniliyor...
Bu analiz, Bağdat ve Necef’teki saldırıları kimin yaptığını da ortaya çıkarıyor...
ABD’de gerçekleşen elektrik kesintisi ile İsrail’deki intihar saldırıları ise merkezdeki kaosu inşa eden örnek süreçler olarak tanımlanıyor: “ABD’nin elektrik altyapısı her gelişmiş ülkede olduğu
gibi interconnected bir sistemdir. Yani; sistemdeki her hangi bir merkezin bir yedeği ve akış yolu vardır. Böyle bir elektrik sisteminin bu kadar uzun bir süre ve bu kadar geniş bir coğrafyada atıl durumda
bırakılmasının; ABD gibi teknolojiyi elinde tutan ve sistem mühendisliğinde yedeklik kavramını bilişimden askeriyeye kadar her alanda uygulayan bir ülkede ‘teknik hata’ ile açıklanması zordur.
Gözlerden kaçan bir nokta; ABD’de elektrik kesintisinin meydana geldiği bölge ile; 11 Eylül saldırıları sırasında kaçırılan uçakları tespit edemeyen hava kontrol sahası birebir uyuşmaktadır.
ABD için kuzeydoğu bölgesi; Türkiye için Marmara bölgesi ne ise o anlama gelmektedir. Ülkenin temel imalat sanayi ve finansal altyapısı bu bölgede yoğunlaşmıştır.
Nasıl 17 Ağustos depremi ve sonrasında yaşanan ‘iletişim karartması’ ülkeyi felç ettiyse ABD’deki elektrik kesintisi de ülkenin finansal ve sanayi tabanını felç etmeye yönelik bir girişim olarak dikkat çekmiştir.
11 Eylül ve Irak savaşı ABD’nin askeri ve dış istihbarat konseptini nasıl ABD’lilerin belirleme şansını büyük ölçüde yok etti ise yaşanan elektrik kesintisi de yeni iç istihbarat, iç güvenlik ve sivil savunma
konseptlerinin yine ABD’nin vazgeçilmez dostu tarafından tanımlanması için gerekli zemini hazırlamıştır. Irak’ta ABD’yi yönlendiren güçlerin bir düzeni kuramadığı değil; kurmak istemediği ve düzensizliği
hedeflediği tezi göz önüne alındığında; Bush’un halk nezdindeki desteği ancak bir iç olay vasıtası ile sağlanabilir.
Bush’un düşüşü her geçen gün çok daha keskin ve önlenemez bir niteliğe bürünmektedir ki bu bazı çevreler tarafından; parmaklarının ucundaki mükemmel kuklayı kaybedecek olmalarından dolayı ciddi bir tehdittir.
İşte bu noktada; Bush için seçimleri ABD içinde yaşanacak uç bir olayın kurtarabileceği birilerinin aklına elbet gelecektir. Bush’a sempatiyi yeniden toparlayacak en keskin ve kesin çözüm; ABD Başkanı’na bir
suikast girişimidir.”
Analizin doğruluk derecesi ortada. Peki, özellikle kaos içinde tutulacak olan Irak’ta Türk askeri düzen sağlayabilir mi?
Yoksa, kaosun parçalarından biri de Türk ordusu mu olacak? ABD düştü; sıra Türkiye’de mi?
Arslan Bulut
3 Eylül 2003