Prof. Dr. Ümit Özdağ, "Rahip Brunson'ın serbest bırakılacağı haberini ABD televizyonlarından öğreniyoruz. Bundan 10 sene önce, mahkeme kararlarını da STV'den öğrenirdik. Geçen zamanda yönetim tarzı açısından hiçbir değişiklik yok." diye bir mesaj yayınladı.
Bana da başka bir mesaj gelmişti. O mesajda anlatılanlarla birleştirince yüzümde acı bir tebessüm belirdi...
Bu sütunun okurları, sık sık atıfta bulunduğum "ABD Kongresi'nin 1896 Tarihli Gizli Kongre Kararı"nı hatırlayacaktır. O belgeyi, emekli Tuğamiral İlker Güven bulmuş ve Maya dergisinde yayınlamıştı. Amerikan Kongresi, Osmanlı devletinin her Hristiyan ülkeden birer temsilciden oluşan bir heyetle ve ABD temsilcisinin başkanlığında İstanbul merkezli olarak, nasıl yönetileceğini karar altına almıştı.
Buna göre Türkiye'de geçici olarak Hristiyan bir yönetici başkan seçilecek, Osmanlı devletinin mevcut bölgeleri ayrı birer Hristiyan eyaleti haline getirilecek ve "Türkiye Birleşik Devletleri" adı altında yönetilecekti. Kurulacak Ermeni devleti ise bütün Hristiyan ülkelerinin askerleri tarafından desteklenecekti. Türkler için de ılımlı dinî fikirleri olan yönetimler kurulacaktı. Kürtlerin adı bile geçmiyordu.
***
İlker Güven ile hiç yüz yüze gelmedik. Bana birkaç mesaj gönderdi. Bu mesajlardan birinde bakın ne diyor:
"Sayın Bulut, 2007 Eylül ayında Maya dergisinde çıkan yazım üzerine siz de köşenizde bir kaç defa uyarıcı yazı yazmıştınız.
Ekim 2007 başında yazar Aytuğ İzat, bana 'Cumhuriyet Gazetesinden Leyla Tavşanoğlu bu konuda sizinle mülakat yapmak istiyor' dedi. Üç saate yakın süren mülakatın sonunda Tavşanoğlu 'Bu çok önemli bir haber. Bana yazınızın ve 1896 tarihli kararın kopyalarını verin, Pazartesi günü bunu sürmanşet yaparak yayınlarız! Böylece Ermeni soykırımı karar tasarısı sunulan ABD Temsilciler Meclisi'ne de güçlü bir mesaj vermiş oluruz' dedi. Günlerden Cuma idi. Pazartesi günü Cumhuriyet gazetesine baktım yok, Salı yok, Çarşamba yok!. Arkadaşım Aytuğ İzat konuyu araştırıp sonucu bildirdi:
'Leyla hanım Cumartesi günü eşi ile birlikte ABD'nin İstanbul Konsolosluğunda kokteyle davet edilmiş. İstanbul Konsolosu, Leyla hanımdan, mülakatta verdiğin dokümanları istemiş. ABD Büyükelçiliği, bu mülakatın yayınlanmaması için kendilerine talimat vermiş.'
Bu şoku atlattıktan sonra Aralık 2007 sonlarına doğru Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Protokol Şube'den bir binbaşı aradı, 'Komutanım, ABD İstanbul Başkonsolosluğu'ndan aradılar, bundan sonra vize için sizin pasaportunuzu getirmememiz istendi. Son vizenizin de iptal edildiğini bildirdiler.' dedi. Oğlum ABD'de olduğu için Protokol Şube aracılığı ile iki defa vize almıştım, son vizemin dokuz yıllık bir süresi vardı...
2008 yılı Nisan ayında Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'ndan bir yarbay aradı, 'Komutanım, Genelkurmay Başkanımız emir verdiler, size Birinci Ordu Komutanlığı'ndan iki kişilik bir koruma tahsis edildi, bir saat içinde sizde olacaklar. Zira sizin için vurucu tim oluşturulduğu istihbaratını aldık.'' dedi.
Hemen Genelkurmay Başkanı'nı arayarak koruma istemediğimi bildirdim ve 'Vurucu timler profesyonel olur. Üç kişi öleceğine bir kişi ölür, genç iki vatan evladı da riske atılmaz' dedim ve korumaları almadım.
1 Temmuz 2008 sabahı saat 06.30'da kalabalık bir polis ekibi tarafından evim basıldı ve ben Ergenekon soruşturması sanığı olarak tutuklandım. Bildiğiniz gibi dava halen devam ediyor. Sevgi ve saygılarımla..."
***
Acı tebessümün sebebine gelince... O dönemde, ABD'nin Türkiye politikası ile ilgili somut verilere dayalı ne zaman bir yazı yazsam, bir iki gün içinde milliyetçi veya solcu zannedilen yayınlardan yaylım ateşine tutuluyordum. Bu çevrelere cevap verirsem de FETÖ gazetelerinde hakkımda iftiralar atılıyordu. Büyük bir operasyon geldiğini bu yayınlardan anlamıştım. Bunu da Sadettin Tantan, Mustafa Erkal ve Saygı Öztürk gibi dostlarla paylaşmıştım. Nitekim telefonumun 9 ay 10 gün resmen dinlendiği yıllar sonra bildirildi. 2008 yılında ben dahil 515 kişi hakkında FETÖ'cülerin başlattığı soruşturma ise 2018'de takipsizlikle kapandı.
Daha neler var neler...