2023'e daha çok var ama Cumhurbaşkanlığı seçim tartışmaları erken başladı… Gariptir hiç ortalıklarda görülmeyen Abdullah Gül'ün adı bu tip durumlarda hep ortaya atılıyor… Erdoğan'ın karşısına 'ittifakla çıkarılacak aday' olarak ilk önce o pazarlanmaya başlanıyor…
Geçen seçim öncesinde de adı çok ciddi bir şekilde gündeme getirilmiş, daha sonra kendi iradesinden bağımsızmış gibi 'Saadet Partili arkadaşların iyi niyetli bir çabası' olarak yorumlanmış ve adaylık bir anda sonlanmıştı…
'Sıfır risk'i ve garanti olmadan adım atmamayı seven Abdullah Gül için yeniden yoklamalar yapılıyor, muhalefetin ortak adayı olup olamayacağı yine inceden inceye masaya yatırılıyor, seçeneklerden birisi olarak değerlendiriliyor…
* * *
Bilmeyenler, unutanlar, unutmaya meyilli olanlar ve Tayyip Erdoğan husumetinin her şeyi mubah kılacağını zannedenler için Abdullah Gül hatırlatması yapalım…
Bugün de süren 'Millî bayram kutlamalarının bir gerekçeyle iptal edilmesi' akımının öncüsüydü kendileri… Genellikle bayramlara denk gelen sağlık problemleri kendisini o yönüyle hafızalara kazımıştı…
Gül, 28 Şubat rüzgârıyla seçilen önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in üzerine gelmişti... Bol acılı mağduriyet ikliminin ilk Cumhurbaşkanı olmuştu...
Üniversitelere rektör atanırken Sezer'in eleştirilecek yanlarını miras olarak devralmıştı sanki... En tipik örneği Gazi Üniversitesi'ndeki seçimlerdi... Yıllar sonra kelepçeyle götürülecek olan Süleyman Büyükberber o seçimlerde ancak beşinci olabilmişti…
'Seçkinlerin, jakobenlerin, beyaz Türklerin, katı lâikler'in hükümranlık kurduğu Çankaya'da bir numara değişmiş, yerine 'demircinin oğlu' yani 'halktan biri' Abdullah Gül gelmişti ya... Artık her şey farklı, dolayısıyla 'âdil' olacaktı!..
Bir de ne görelim... Beşinci sıradan seçilen Büyükberber, YÖK'ün Köşk'e gönderdiği ilk 3 arasındaydı... Durum belli olmuştu... Gül onu rektör tayin etmişti... Sezer yapınca içine tükürülen adâlet, Gül yapınca taçlanmış oluyordu!..
* * *
'Ne mutlu Türk'üm diyene' tabelalarından rahatsızlığı çok eskiye dayanıyordu... Anayasa'nın başlangıç hükümlerini Meclis kürsüsünde 'ilkellik'le ve 'BAAS'çılık'la suçladığında 90'lı yılların başıydı... Ona göre 'Ne mutlu Türk'üm diyene' lâfını her yere yazmak Türkiye'yi ilkel bir hâle dönüştürmüştü!..
Irak'ın kuzeyiyle ilgili 'Kürdistan'lı cümleyi ilk o kurdu Bağdat dönüşünde, 2009'un Mart'ında... Aradan beş ay geçecek, Bitlis'in Güroymak ilçesini Norşin olarak anmak ona nasip olacaktı...
Ölümünün üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü müzik dalında Ahmet Kaya'ya verilmişti 2013'te... 1999'da Münih'te gerçekleşen PKK konserinde söyledikleri unutulmuş ve sanki bir önceki yıl albüm çıkarmış gibi...
Çözüm sürecinin başlangıcında ondan çıkan işaret fişeğini de unutmayalım: "Çok güzel şeyler olacak"... Sonra gördük ne kadar güzel şeyler olduğunu!.. Türkiye'nin bu süreçte ne hâle geldiğini... Nasıl da telafisi zor zararlar doğduğunu...
* * *
Cumhurbaşkanı'ydı ama Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde Barolar Birliği Başkanı ile Başbakan kavga ettiğinde, Başbakan'ın talimatıyla salonu terk eden bir Cumhurbaşkanı!..
Görev yaptığı 7 yıl içinde masasına 886 kanun gelmişti... Sadece 4 tanesini veto etmişti... Yani yıla bir veto bile düşmemişti...
* * *
Unutmamak ve unutanlar için hatırlatmak lâzım!..