Allah, Dolar basmıyor ki!

Doların 6-7 lira arasına kadar yükselmesi üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Şunu bilin; bugün dünden daha iyiyiz, yarın bugünden de iyi olacağız. Hiç bundan endişeniz olmasın. Çeşitli kampanyalar sürdürülüyor. Bu kampanyalara kulak asmayın. Şunu unutmayın, onların dolarları varsa bizim de halkımız, hakkımız, Allah'ımız var. Bizler çok çalışıyoruz. 16 yıl önce neydik, bugün neyiz. İnşallah sizlere sabır, gayret diliyorum. Çok çalışacağız, çok koşacağız. İnşallah 2023'e farklı gireceğiz. Benim buna imanım, inancım var. 24 Haziran'da siz bizi yalnız bırakmadınız." diyebildi.

Elbette bir Cumhurbaşkanı "yandık, bittik, kül olduk" diyecek değildir. Fakat Dolar'a karşı Allah'ı öne sürmek, mantıklı bir yaklaşım değil. İlahiyatçı Cemil Kılıç, "Dolar'a karşı ancak Lira'yı ileri sürebilirsiniz, Allah ile Dolar karşılaştırması yapılmaz" diyor.

Hem Dolar'ı veya Lira'yı Allah'ın kurduğu darphanelerde basmıyorlar. Allah Dolar basmıyor yani?

***

Krizin sorumlusu da Dolar değil, AKP iktidarının, 16 yıldır sıcak para ile durumu idare etmesi, ithalat-ihracat açığını kapatmaya dönük bir üretim ekonomisi kurmaması ve eroin bağımlısı gibi Dolar'a ihtiyaç duymasıdır.

Doların iç piyasadan çekilmesine sebep olan ise yanlış siyasi kararlardır. Bir siyasi iktidar, meşruiyetini, halktan aldığı oylarla değil, ABD ve Avrupa'nın desteğini alarak sağlamışsa, bağımlılıktan kurtulamaz. Ekonomiyi yönlendirecek kurum ve kuruluşların mülkiyetini yabancılara devretmişse, artık o ülkenin kontrolü elden çıkmış demektir. Şu anda yaşanan budur. Sıcak para muslukları kesilince, Türkiye ekonomisi bir defa daha karaya oturmuştur. Şimdi, geminin dış yardım almadan kurtulması için dış borçları silecek ölçüde petrol, doğal gaz veya altın gibi yeni bir rezerv bulmak veya Türkiye'yi krize sürükleyenler dışında başka bir devletten en az 250 milyar Dolar hibe almak gerekir!

Ya da ABD'yi yöneten güçlere boyun eğecek, siyasi dayatmalarını da kabul edeceksiniz.

Siyasi dayatmaların başında ise Fırat-Dicle havzasını ve etrafını ABD'nin "kara kuvvetlerim" dediği piyonlara devretmek gelmektedir. Böylece ABD, Büyük İsrail coğrafyasının sınırlarını çizecektir. Erzurum'dan hatta Hopa'dan Bağdat'a kadar tek bir siyasi bölge kurmak, bölgedeki nüfusu, Suriye'de olduğu gibi terör ve kaos politikalarıyla sürmek... Bir taraftan da İran'a karşı girişilecek operasyonda Türkiye'nin desteği... İstenen budur.

Yani ABD'nin dayatması, "ölümlerden ölüm beğen" demektir.

Krizle Türkiye kendi mahvına "evet" demeye zorlanmaktadır.

***

Bu ikilemin içinden çıkmanın denge politikalarıyla mümkün olmadığını yazıp çiziyoruz ama iktidar, yumurta kapıya gelene kadar bu konuda ciddi bir çözüm üretmedi. Bu yüzden, sadece ABD değil Avrupa, Rusya, Çin ve İran nezdinde de güven kaybetti.

"İktidar değişirse bir çözüm geliştirilebilir mi?" diye düşünmek de mümkün ama muhalefet de darmadağın. Üstelik muhalefetin, ABD ve AB'ye açık açık "Biz senin projelerini daha iyi uygularız" diye mesaj verdiği de bir sır değil. "Yerel yönetimlere özerklik" demenin başka ne amacı olabilir?

AKP iktidarının ömrünü uzatan, sistemi değiştirmesine imkân veren de muhalefetin içler acısı bu durumu oldu.

***

Türk Milleti tarihte birçok badire atlattı. Bunu da atlatabilir ama halkın ortak bir hedef etrafında toparlanması, millî bir hükümet kurulması gerekiyor. Şimdi, ideolojik bağnazlık veya partizanlık yapmanın zamanı değil!

YORUM EKLE