Mâlum ve müseccel marka Türk ve Atatürk düşmanı bir takım zerzevat, Çanakkale Zaferi kutlamalarında, Cuma hutbelerinde, televizyonlardaki açık oturum ve panellerde, salonlardaki konferanslarda, 18 Mart dolaysıyla bastırılan afişlerde, çeşitli film veya dizilerde özellikle Atatürk’ün ismini anmamaya ve O’nu Çanakkale’de yokmuş gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
Bilhassa Diyanetin Çanakkale Zaferi hakkında yazdığı Cuma hutbelerinde Atatürk’ün isminin geçmeyişi, câmi cemaatini kamplara ayırıp insanlarımızı câmilerden soğutmak içindir. Diyanet İşleri Başkanı ALİ ERBAŞ bunu bilerek ve kasten yapmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanı ALİ ERBAŞ, Çanakkale ile ilgili Atatürksüz bir Cuma hutbesinin cemaatin büyük bir çoğunluğunu kızdıracağını çok iyi bilmektedir ki, bunu bildiği için Atatürk’ün ismini özelikle anmayıp câmilerimizi cemaatsiz bırakmak için elinden gelen her fesadı ve fitneyi işlemektedir. Bunun adı olsa olsa ‘’DİN AJANLIĞI’’ olur.
ALİ ERBAŞ, HADDİNİ AŞMA!
Bilesin ki, Türk milletinin iki Mustafası vardır.
Türk milletinin iki Mustafa’sından ilki, iki cihan güneşi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’dır,
Diğer ikinci Mustafa’mız ise Mustafa Kemâl Atatürk’tür.
Birinci Mustafa'mız (sav), şeytanın istilâsından gönüllerimizi, ikinci Mustafa’mız Mustafa Kemâl Atatürk de, Sevr sonrası müstevlilerin istilâsından vatanımızı kurtarmıştır.
İNSANLARIMIZA YALVARIYORUM VE DİYORUM Kİ;
Sakın ha, bu gibi art niyetlilerin Atatürk’e, ceddimize ve tarihimize karşı yaptıkları saygısızlıklara kızarak câmilere gitmekten vazgeçmeyiniz.
Şayet bunlara kızarak câmilerimizi cemaatsiz bırakırsanız, o zaman bu kötü niyetli din ajanlarının karanlık emelerine hizmet etmiş olursunuz!
ATATÜRK'Ü ÇANAKKALE'DE YOK SAYMAK;
Malâzgirt'te Sultan Alparslan'ı,
Haçlı Seferlerinde Kılıçarslan'ı,
İstanbul'un fethinde Fâtih Sultanı,
Preveze'de Barbaros Hayrettin Paşayı,
Plevne'de Gâzi Osman Paşa'yı yok saymak gibi büyük bir terbiyesizliktir!
İçimizdeki soytarı güruh, Atatürk’ün Çanakkale’de olmadığını söyleyebilecek kadar terbiyesizleşirken, Çanakkale’de emrinde dünyanın en büyük zırhlı gemileri, uçakları, en modern silâhlarla donatılmış güçlü orduları olan Kumandan General Hamilton’un 2 Mayıs 1915 tarihinde ‘’Savaş Günlüğü Defterine’’ yazdığı notlara bakınız!
General Hamilton’un her kelimesi, içimizdeki Atatürk düşmanlarının beyinlerine balyoz gibi inerken, iğrenç suratlarına ise atılmış ağız dolusu tükürükten farksızdır. Gel gör ki, bunlar o kadar arsızlar ki yüzlerine tükürsen ''yağmur yağıyor'' derler.
İŞTE GENERAL HAMİLTON’UN NOTU;
“Çok mükemmel komuta edilen ve cesaretle dövüşen Türk ordusuna karşı savaşıyoruz. Conkbayırı’nda Türkler çok iyi bir komutana Mustafa Kemal’e sahipler. Mustafa Kemâl’in varlığı bizler için çok büyük bir şanssızlıktı”
İNGİLİZ ALLAN MOOREHEAR İSE ATATÜRK İÇİN ŞUNLARI SÖYLER;
“O genç ve dahi komutanın o esnada orada bulunması Müttefikler bakımından talihin en acı darbelerinden biridir”
İNGİLİZ İSTİHBARAT SUBAYI H. C. ARMSTRONG’TAN DİNLEYELİM:
“Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal’in bulunduğu bölge yoğun topçu ateşi altında kalmasına rağmen O’na bir şey olmamıştır. Hatta Mustafa Kemal, bizlere nispet olsun diye gözümüzün önünde siperler arasında dolaşmakta ve sigarasını içmektedir.”
İngiliz Subay devamında der ki;
“Bu yüzden askerleri O’na bir isim takmışlardır, ’’Efsunlu Mustafa Kemal’’
ALMAN GENERAL LİMAN VON SANDERS;
Alman generali Mareşal Liman Von Sanders, 1927 yılında kaleme aldığı "Türklerle 5 yıl" adlı hatıralarında der ki; ''Çanakkale’de savaşın kaderini ve Tarihin akışını değiştiren biri vardır. Bu kişi, 1. ve 2. Anafartalar Zâferini kazanan dünyada bir ikinci benzeri daha olmayan Yarbay Mustafa Kemâl’dir’’
Yazımın başında söylediğim gibi dünyanın hayran kalıp, övüp saydığı Atatürk düşmanlarının yüzlerine tükürsen ‘’çok şükür yüzümüz yağmur gördü’’ diyebilecek kadar iğrenç ve haindirler
TÜM ATATÜRK DÜŞMANLARININ İKİ ORTAK ÖZELLİĞİ;
1- Asla Türk değillerdir.
2- Müslümanlıkları sadece, devlet düşmanlıklarını örten bir kisveden ibarettir, sahtedir. Bu gibilerin çoğunun fanilasının altında boyunlarında asılı duran dedelerinden kalma gizli birer haçları vardır.
Bu gibiler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını içlerine sindiremezler.
Direkt olarak devlet düşmanlığı yaparak hain konumuna düşmekten korktukları içindir ki devlet düşmanlıklarını Atatürk üzerinden yaparlar.
Atatürk'ü önce dinsiz gösterirler ve sonra câhil Müslümanları yanlarına çekebilmek için Atatürk'e din üzerinden saldırıya geçerler.
BİR DİĞER ÖNEMLİSİ DE;
Son yıllarda yükselen bir OSMANLICILIK akımı var.
Bunlar Osmanlı konusunda asla samimi değillerdir.
Çünkü Osmanlıyı bunların dönme ve devşirme dedeleri yıkmıştır.
Dün Osmanlıyı yıkan dönme ve devşirmelerin torunları bugün de ''Osmanlıcılık'' kisvesi altında Türkiye Cumhuriyeti Devletini çökertmenin aşağılık gayreti içindedirler.
OSMANLICILIK;
BOP kapsamı içinde olan bir ABD senaryosudur.
CİA İstasyon Şeflerinden olan Graham Fullur ve Poll Henze her ikisi birden 1980 den beriye sık sık tekrar ederek;
''Ulus devletler devri bitmiştir, Türkiye'de Atatürkçülük mutlaka tasfiye edilmeli ve çok dilli, çok kültürlü, çok etnik yapılı bir sisteme geçilmelidir. Bu da Osmanlıcılığa geri dönüşle mümkündür'' demektedirler.
KISACA;
Dün Osmanlıyı yıkan dönme ve devşirmelerin kopilleri bu gün de Osmanlıcılık kisvesine bürünerek, Selçuklu'nun devamı niteliğindeki Osmanlıyı da içine alan Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmanın gayreti içindeler.
Kirli hedeflerine ulaşabilmeleri için Atatürk'ü önlerinde en büyük engel olarak görürler.
KURTULUŞ İÇİN NE YAPMALIYIZ!
Türk milleti bir an evvel titreyip kendine dönerek, İstiklâl Savaşının kılıç artıklarından olup, imparatorluk tortusu olarak bu zamana kadar içimizde barınmakla kalmayıp, devletin en hayati kurumlarına kadar sızabilmiş, dini pazarlayarak milyonları kandırıp ihanetine ortak etmiş soy özürlü etnik çete mensuplarından kurtulmanın yollarını aramalıdır.
Başarının ilk şartı;
Allah’a yakınlıktır.
Tarih şuuru- Ecdat sevgisi- Milli ruh.
Tevekkül, gayret ve ihlâslı olmaktır!
Haklı olun!
Hakk ile olun!
Hakk’ı savunun!
Haklının yanında olun!
Günümüz siyâsileri gırtlaklarına kadar çeşitli günahlara batmış, hak ve adâlet duygularını tamamen yitirerek kendileri kurtarılmayı bekler bir aczin içinde kıvranırlarken, bunlardan çare beklemek beyhudedir.
Kurtulmak ve bu toplumsal cinnet halinden uzaklaşmamız için;
Toptan Allah'ın ipine sarılarak, Asr suresine göre yaşayıp, bol bol ''emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i anil münker'' yapmalıyız.
20 Mart 2024
ORHAN KILIÇOĞLU