Asil, soylu, bilge ve iman ehli kişiler, AKP'nin emsâli görülmemiş tahribatı dolaysıyla büyük bir huzursuzluk içinde endişe duyarlarken, asâletsiz, kör ve sersem câhillerin meclislerinden iğrenç kahkahalar yükselmekte ve bu meclislerde yalnızca tayin, terfi, ihâle, avanta, rüşvet konuşulmakta.
Türk milliyetçileri olarak bizler milletimiz adına endişe duyup içimiz kan ağlarken, sersem ve câhiller öylesi mutlu ve neşeliler ki, meşhur İngiliz Willem Leon böylesi olanlar için ''insanlık cehâletin derin vadisinde mesut ve bahtiyar olarak yaşıyorlardı’' derken, 17 yy. Divan şairlerinden Zuhûri şöyle söylüyordu; ''Felek, mutluluk gelinini câhile nikâhlar, lâkin onu bin can ve minnetle isteyen bilgine vermez'' Şhakespeare ise, ''Bilgi artıran, dert artırır'' der.
Bizim ırz ve namus hassasiyetimizden ileri gelen derdimiz, sıkıntılarımız ve dayanılmaz çilelerimiz, bilgeliğimizden, imanımızdan ve asaletimizdendir. Siyâsilerin ve bu siyâsilerin peşlerinden gidenlerin meselesiz, çilesiz ve endişesiz halleri ise, dünyaya tapıp küfre sapmalarından, bir o kadar da ahlâki ve insâni nasipsizliklerindendir.
Bir zamanlar bir Türkeş ve MHP vardı!
Türk’ün namus hamisi,
Milli birlik ve beraberliğimizin mimarı,
Üniter devlet yapımızın en muhkem fedâisi,
Namussuzların tepelerine inen Türk’ün öldürücü sillesi,
Küfrün ve ahlâksızlığın karşısında yıkılmaz bir iman ve ahlâk kalesiydi.
Ve dahası;
O günkü Türkeşli MHP, bu topraklar üzerinde 1000 yıl sonra doğacak kız çocuklarının bile iffet ve bekâretlerinin derdiyle 1000 yıl öncesi bugünden ne yapabilirimin endişesiyle yanan Kürşatlar ordusuydu ve tekmil hainlerin korkulu rüyasıydı.
Ya şimdilerde o MHP ne ile meşgul?
MHP, Türk'ün milli refleksi, Türk milliyetçilerinin ortak sesi, kurtuluş reçetesi ve Turan kalası olmaktan tamamen uzaklaşmış, sadece sarayın sözcülüğünü yapmak, bir de Hakk'ı haykıran gerçek ülkücüleri susturmakla meşgul.