Kapı kitli,
Cüzdan cepte,
Para yok!
Âşık Veysel Tarsus'a gider.
Gece bir köhne otelde kalır.
Otelde yatmadan önce cebindeki parasını kontrol eder ve pantolonunu başının üzerinde duvarda bulunan bir çividen asar. Sonra kapıyı içeriden kitler ve postalını da anahtarın altına koyar ki birisi dışarıdan itip düşürürse postalın içine düşsün diye.
Sabah uyanınca ilk işi duvarda asılı olan pantolonunun cebinde ki paraya bakmak olur. Cüzdan cebindedir lâkin içi boştur. Hemen kapıya koşar, kapı kilitlediği gibi, postalı ise bıraktığı yerdedir. Pencereye koşar o da kapalıdır.
Bu durum karşısında şaşıran Âşık Veysel, aşağıya iner ve otel sahibine durumu anlatır.
Orada bulunanlar Veysel'e inanmadıkları gibi üstelik Veysel ile bayağı bir dalga geçerler.
Veysel, kendisine inanmayıp üstelik kendisiyle dalga geçilmesi karşısında üzgün ve mahcup bir şekilde en uzaktaki bir sandalyeye oturur, sazını eline alır ve aşağıda ki türküyü söyler.
Parça parça olsun paramı çalan
Kimi gerçek derdi kimisi yalan
Dünyada görmedim böyle bir pilân
Kapı kitli cüzdan cepte para yok...
Bilsem gelmez idim ben bu Tarsus'a
Şu gamlı gönlümü koymazdım yasa
Haber saldım inzibata polise
Kapı kitli cüzdan cepte para yok...
Olan oldu Veysel boşuna yanma
Sana kim dedi ki uyu uyanma
Sılaya gitmeyi severim amma
Kapı kitli cüzdan cepte para yok.
Âşık Veysel durur olsaydı;
AKP nin 17- 25 Aralık büyük vurgun iddiaları için, yıllar önce söylediği türküsünde küçük bir değişiklik yaparak aşağıdaki şekliyle söylerdi herhalde.
Bu ne hâl?
Bu ne vurgun?
Bu ne dümen?
Bu ne dubara?
Kapı kitli, cüzdan cepte,
Gel gör ki akşam saydığım param, sabah kundura kutusunda çıktı.
ORHAN KILIÇOĞLU