BÜYÜK KOMUTAN MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK'I ANARKEN
.
Bir 10 NİSAN günü, (10 NİSAN 1950 Pazartesi günü) ; saat 7’yi 35 geçe Büyük Türk Komutanlarından Mareşal FEVZİ ÇAKMAK’ı ebediyete yolcu etmiştik... Sanki o gün Türk Vatanının ufuklarından bir güneş daha batmıştı. Bu güneş, ufkun son çizgisine geldiği zaman, bütün memleketi acılara boğmuş ve bir milletin göz yaşlarını da beraber alarak, yağmurlu bir Nisan akşamının ruhlara çöken kasveti içinde ve ufkun bir kenarında al, al işlenmiş bulutların arkasından batıp gitmişti...
.
Kendi hayatlarını son bulmayacakmış gibi çevrelerine hissettirerek yaşayan insanlar enderdir. Bunlardan birisi de şüphesiz ki, Mareşal Fevzi ÇAKMAK’tır. O’nun 74 yıl süren ömrünü tamamladığı anda eriştiği kemâl ve fazilet seviyesi, bizler için ulaşılması çok güç bir merhaledir.
.
O, Milletin kadirşinaslık duyguları üzerinde yükselen bir iman abidesiydi ki, o da her insan gibi değişmez Tanrı kanunun gerçeklerine uygun olarak, doğdu, yaşadı ve ebediyete intikal etti.. Fakat onun adı, Vatanın gök kubbesinde, hizmetlerini gelecek nesileri intikal ettirecek kuvvetli yankılar bıraktı. Biz şimdi bu Büyük Türk evladının kısaca hikâyesine dönelim:
.
Mustafa Fevzi ÇAKMAK, 1876 tarihinde İstanbul’da, Cihangir'de doğdu. Babası Çakmak oğullarından Topçu Albayı Ali Sırrı beydir. Subay olan iki erkek kardeşinden, birisi Manastırda 1912'de, diğeri Çanakkale'de 1915'de şehit olmuşlardı. Fevzi Çakmak, sırasiyle Rumeli Kavağı mahalle mektebinde, Soğukçeşme Askeri Ortaokulunda ve Kuleli Askeri Lisesinde okuduktan sonra, Harbiyeye girdi. Bilâhare Erkânı Harbiye sınıflarına ayrılarak 1898 de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle tahsilini bitirdi. Bundan sonra Erkânı Harbiyeyi Umumiye III ncü şubesinde, üç ay sonra Garnizon Kosova Vilâyetine bağlı METROVÎÇE kazasında bulunan 18 nci Nizamiye Tümeninin Kurmay Hey’etine tayin edildi. 1908 de Meşrutiyetin ilânında Erkânı Harb Kaymakamı olan Fevzi Bey, Arnavutlukta Taşlıcada bulunan 35 nci Tümen Kumandanlığına ve bu Bölgenin mutasarrıflığına, 1910 da Kosova Kolordusu Kurmay Başkanlığına, aynı yıl içinde İtalyanların Arnavutluğa bir çıkarma ihtimalini önlemek maksadiyle, yeniden teşkil edilen garp Kolordusu Kurmay Başkanlığına tayin edildi.
.
Balkan harbinde Albaylığa terfi ettirilerek Vardar Ordusu Harekât Şubesi Müdürlüğüne, 1913 TEMMUZUN’da Ankara Redif Tümeni Komutanlığına atandırıldı. 1914 de de rütbesi Tuğgeneralliğe yükseltildi.
Bu sırada 1 nci Dünya savaşı başlamış, yangın bizim topraklarımıza da sirayet etmişti. Fevzi Paşa 5.nci Kolordu Kumandanı olarak Çanakkale'de Vatan savunmasına koştu. Bir müddet sonra Albay Mustafa Kemâl’den boşalan Anafartalar Grup Komutanlığına ve bir yıl sonra da Doğu Cephesinde 2 nci Kafkas Kolordu Komutanlığına tayin edilerek büyük başarılar gösterdi. 1917 senesinde önce Diyarbakırda kolordu, bu yılın sonlarına doğru da, Suriye’de teşkil edilen 7 nci Ordu Komutanlığına getirildi, gösterdiği yararlıklardan dolayı rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi.
.
30 EKİM 1918 de iktidarda bulunan Müşir İzzet Paşa Kabinesi Mondoros Mütarekesini imzaladığı zaman, Fevzi Paşa rahatsızdı ve tedavi maksadiyle İstanbul’da bulunuyordu. Bu arada Osmanlı Devletinin Genelkurmay Başkanı oldu. Bir yıl sonra (1919) da 1 nci Ordu Müfettişi oldu. 1920 de Ali Riza Paşa Kabinesinde Milli Savunma Bakanlığına getirildi. Bu Büyük Askeri bundan sonra, Anadoluda Hürriyet savaşı veren Kuvvayı milliyecilerin en yakın yardımcısı olarak görmekteyiz. Ali Riza Paşa kabinesinden sonra, iktidara gelen Salih Paşa kabinesinde de, ayni göreve devam etmiş, Anadoluya malzeme, cephane ve silâh göndererek Milli Kurtuluş Savaşına büyük katkılarda bulunmuştur.
.
Damat Ferit Paşa kabinesinin kurulmasından önce, bu görevin yapılması güçleşince, 27 NİSAN 1920 de gizlice Anadoluya geçti ve Ankara’ya giderek Milli Kurtuluş savaşma katıldı. Bir ay sonra Ankara’da Milli Savunma kanlığına ve Başbakanlığa seçildi. Sonra Garp Cephesi Komutanlığına, İsmet Paşa’dan boşalan Genel kurmay Başkanlığı da uhdesinde kalmak üzere atandırıldı. 1921 de II nci İnönü ve SAKARYA Zaferlerini müteakip Rütbesi Orgeneralliğe yükseltildi. Büyük Taarruzun başarı ile icrasında Baş Komutan Mustafa Kemâl Paşanın her bakımdan en yakın yardımcısı olarak çalıştı ve düşmanın Anayurt’tan tamamen kovulmasından sonra, Büyük Millet Meclisi ona Mareşaîık rütbesini tevcih etti. Mareşal Fevzi ÇAKMAK, 1924 yılının sonlarına kadar hem Kozan Mebusu ve hemde Genelkurmay Başkanı olarak bu iki görevi bir arada devam ettirdi. Sonradan görülen lüzum üzerine mebusluktan istifa ederek, 12 OCAK 1944 tarihine kadar Genelkurmay Başkanlığı görevinde kaldı. Bu tarihte yaş haddi kanununun hükümlerine uyularak emekli oldu. 1946 Senelerinde Demokrat Parti listesinde bağımsız olarak İstanbul milletvekili seçilen Mareşal Fevzi ÇAKMAK, dört senelik bir siyasi faaliyetten sonra 10 NİSAN 1950 Pazartesi günü saat 7,35 de hayata gözlerini ebediyyen kapadı. * Onun sonsuzluğa gidişinde cenazesini Türk Milleti saygıyla taşıdı ve Eyüp sırtlarındaki ebedî istirahat yerine bıraktı.
.
Mareşal yüksek vasıflara sahip olan bir insandı. Dindardı, müsbet yönü ile yüksek İslâm dininin fazilet ve büyüklüğünü kavramış ender bilginlerden birisi idi. Yüksek duygu ve düşünceleri içinde daima Allah korkusunu duyar. Bu sebeple de çok adil ve hak sever bir insan olarak görev yapardı. İyi bir aile babasıydı ve her zaman örnek alınacak mütevazi bir yaşantısı vardı. Azmi ve iradesi çok kuvvetliydi. Uzak görüşlülüğü derin ve hareketleri ölçülü idi. Savaş alanlarında meçhuller için de kalındığı zaman olayların gelişmesini dikkatle izler büyük sabrı ve basireti ile daima çareler bulurdu. Görünüşü heybetli ve kalbi rikkat ve merhametle dolu idi. Şehit olmuş ve yaralanmış askerleri seyrederken gözlerinin dolduğu görülürdü. Geniş bir kültürü vardı Almanca, Fransızca, İngilizce ve Arapça lisanlarına vakıftı. Askeri ve sosyal konular da değerli eserler vermişti. Arkadaşlık konusunda vefalı ve samimi idi. Gazi Mustafa Kemâl Paşaya karanlık günlerinde yardımcı olmuş ve onunla kader birliği yapmıştı. Bağımsızlık savaşının devam ettiği günlerde ümitsizliklerin ve çaresizliklerin ortasında Mareşal Fevzi ÇAKMAK, ölçülü ve inandırıcı konuşma ve hareketleriyle Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıkar ve Bütün Millete «TANRININ LÜTFÜ VE YARDIMI, ORDUMUZUN AZİM VE GAYRETİYLE DÜŞMAN, MUHAKKAK MAĞLUP EDİLECEKTİR. TELÂŞ ETMEYİNİZ» diyerek geleceğe ait ilk müjdeyi vermişti. Daha hayatta iken, gönüllerde ve hatıralarda yer tutmuştu. Bunun içindir ki, ölümde ondan çok şeyler kazanmış, ve onu bir kerre daha yükseltmişti. O Türk Ordusunun Mareşali ve Bağımsızlık Savaşımızın ünlü Komutanlarından birisi idi. Kazandığı SAKARYA Savaşı, O’nun Büyük Komutanlık vasfının bir zafer destanıdır. Bu Büyük askerin Ruhu Şâd olsun...
.
Sadri KARAKOYUNLU, Tarih Dünyamızdan Bazı Gerçekler, Shf 150-154