BBC Türkçe'den İrem Köker, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın danışman kuruluşu McKinsey şirketinin Türkiye ve dünyadaki faaliyetlerini inceledi.
Özetle şu bilgiler veriliyor:
1980'li yılların ortasında Türkiye'nin Avrupa Birliği başvuru sürecine yardımcı olduğu ifade edilen McKinsey, 1990'ların ortasında özelleştirme ve 2000'lerin başında da el konulan bankaların yeniden yapılandırılması konularında dönemin hükümetlerinin danışman kuruluşuydu.
Aynı yıl içerisinde TRT'nin yeniden yapılandırılması için bir plan geliştiren McKinsey, 2004'te de dönemin ekonomi yönetiminin talebi üzerine Ziraat Bankası ve Halk Bankası'nın özelleştirilmesine yönelik yol haritası ve 2001 krizi sonrası TMSF'ye devredilen Pamukbank'ın Halkbank'a entegrasyonu için çalışma yaptı.
McKinsey'in daha önce danışmanlık yaptığı ülkeler arasında Lübnan, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Pakistan, Myanmar, Porto Riko ve İngiltere de var.
Financial Times'ta Ocak 2016'da yayımlanan bir haberde, Suudi iş adamlarının kendi aralarında Planlama Bakanlığı'nın adının "McKinsey Bakanlığı" olarak değiştirildiği yönünde espriler yapmaya başladığı belirtiliyor. Aynı haberde, McKinsey'nin veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ekonomi politikalarının gelişmesinde etkili bir güce dönüştüğü ifade ediliyor. Prens Selman da "birçok alanda McKinsey ile birlikte çalışma yürüttüklerini" açıkladı.
***
Türkiye yeni yönetim sistemine geçti ya, yeni sistemin nasıl kurulacağı şimdi netleşmeye başladı. Suudi Arabistan ekonomisini veliaht prens yönetiyor gibi görünüyor ama arka planda McKinsey var. Türkiye'de de ekonomiyi Tayyip Erdoğan ve damadı yönetiyor gibi görünecek ama arka planda McKinsey olacak...
Türk halkı Anayasa oylamasında ve 24 Haziran seçimlerinde ekonomi yönetimi McKinsey'in danışmanlığında yürütülsün diye mi oy verdi?
Bu durumda Maliye ve Hazine Bakanlığı için McKinsey Bakanlığı mı denilecek? Ekonomi yönetimi, sistemin özü olduğuna göre Türk işadamları kendi aralarında yeni yönetim sistemine "McKinsey Yönetim Sistemi" mi diyecek?
***
57'nci hükmet döneminde,"Endüstri Bölgeleri Yasası" gibi bazı yasaları doğrudan yabancılar hazırlamıştı. Öyle ki bir Amerikan şirketinin hazırladığı Endüstri Bölgeleri Yasası'nı tercüme eden Yabancı Sermaye Derneği, yasa metnine danışman kuruluş olarak kendisini de monte etmişti. Yasa bu şekilde dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in önüne konulmuş ve Meclis'e gönderilmişti!
AKP iktidarı döneminde de ana fikir Türkiye'nin pazarlanması idi. Bu zihniyetle 69 milyar Dolarlık özelleştirme yapıldı. McKinsey döneminde de buna yakın bir özelleştirme programı gündemde!
Tayyip Erdoğan, 2004 Mart ayında dünya ekonomisini elinde bulunduran 8 ailenin liderleri ile İstanbul'da toplantı yapmıştı.
8 ailenin liderleri, Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn'un özel uçağı ile İstanbul'u ve Türkiye'yi paylaşmaya gelmişti. Sözde Yatırım Danışma Konseyi denilen toplantıya 20 büyük şirketin dokuzunun başkanı da katılmıştı.
2005 Nisan ayında ise 11 ülkeden, ciroları yaklaşık 900 milyar euroyu bulan 19 çokuluslu şirketin üst düzey yöneticileri, İstanbul'da Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında 2. Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı'nda buluşmuştu. Kimlerin hangi şirketleri satın alacağı bu toplantılarda kararlaştırılmıştı!
Türkiye, bankaları, petrol ve maden alanları, enerji ve haberleşme sistemleri ile satılırken dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da "Babalar gibi satarım" diyordu.
***
Şimdi de Erdoğan, "Yeni yönetim sistemimizde hızlı karar alma imkânına sahibiz. Uluslararası yatırımcıların daha çok yatırım yapması için gerekli yasal düzenlemeler yapmayı sürdüreceğiz" diyor.
Bu durumda sisteme "Milli ve Yerli McKinsey Yönetim Sistemi" denilse yanlış mı olur?
Tabii Amerika açısından!