Yazıma başlarken, Trabzon- Araklı İlçemizin Muhterem ve muhteşem insanlarını, ülkücü davanın bayraktarlarını, Türk'ün Uç Beylerini, nesli tükenmeye başlayan gönül erlerini (Muzaffer Sırtlı- Selâmi Ertürk- Ahmet Bozkır) muhabbetle kucaklıyor, selâm ve hürmetlerimi bildiriyorum.
Biliyorum, yine uzunca bir yazı yazdığım için okunmayıp çoğu arkadaşım tarafından beğenip geçilecektir.
Ne var ki;
Bir tek kişi dahi son kelimesine kadar okur da yeni bir ruh ve yeni bir şevkle damarlarında mevcut olan asil TÜRK KANI harekete geçerse ne mutlu der, bahtiyar olurum.
Öncelikle söylemek istiyorum ki;
Ülkücü davayı, mevcut her hangi bir parti veya siyâsi lider ismiyle birlikte telâffuz ederseniz, umman olan ülkücü davayı basitleştirir ve sığlaştırırsınız ki sakın ha bunu yapmayınız. Çünkü ummanı tasa sığdırmaya kalkışmak akıl kârı değildir.
Ne MHP,
Ne de İYİ parti...
Her ikisi de ne ülkücüdürler ve ne de teşkilât yapılarında ülkücülere tahammülleri vardır!
Bunlardan ilki, ülkücüleri öğütüp un ufak ederek, nereden estiği bilinmeyen yellerle savururken...
İkincisi ise, zerre kadar utanıp arlanmadan ülkücüleri yılışıkça oyalayıp, yolda bulduklarıyla değiştirip kapının önüne koyar!
ÜLKÜCÜ, KUTSAL KAVGALARIN ADAMIDIR!.
Bilge zatın dediğinin aksine, ülkücüler çapulcu olmadıkları için SOKAĞA değil, Türk'ün var oluş ve Cumhuriyetin yaşatılması davasında mertçe ve gümbür gümbür MEYDANLARA İNERLER.
Bilge zata hatırlatırım!
Sokağa çapulcular, meydanlara ise yiğitler çıkar!
ÜLKÜCÜLÜK;
Bir Türk için insanın yükselebileceği en üst mertebedir. Kemâl derecesi olup, insanlığın en yücesi, şerefin zirvesidir.
ÜLKÜCÜ;
Bazen Vey Irmağı kıyısında Çinliye kılıç çalan Kürşad'ın kırk çerisinden biri olur...
Bazen Ulubatlı Hasan olur, elinde üç hilâlli bayrağı ile surlarda...
Bazen bıyıkları henüz tarak tutmayan Genç Osman'dır Bağdat önünde...
Bazen Koca Seyit'tir kucağında 274 Kg lık mermisiyle Çanakkale'de.
ÜLKÜCÜ;
Hiçbir zaman boynuna tasma taktırmaz,
Ne saraylardan, ne de saraylılardan hoşlanır,
Çünkü bilir sarayların çaşıtlarla dolup taştığını,
O' vatanı, namusu, şerefi, milleti için kavga verir.
ÜLKÜCÜ;
Gâzi olur,
Şehit olur,
Lâkin dünyaya meyledip kimsenin uşağı olmaz.
ÇÜNKÜ ÜLKÜCÜNÜN DAVASI;
Fıtri bir hadise,
İnsani bir tercih,
İmâni bir harekettir.
ÜLKÜCÜ DAVA;
Bilgi, kültür ve duygu temelleri üzerinde yükselen bir inanç ve fikir hareketidir. Tarihi, kültürel ve mânevi derinliği olan yüce bir idealin adıdır.
İYİ BİLİNE Kİ;
Bu ifâdeden gayrısı çapulcu olup, birilerinin bindirilmiş kıt'alarıdır,
Takla atıp ve tasmaya rıza gösterenler asla ve kata ülkücü olamazlar.
BAŞARI;
Ancak ve ancak Başbuğ Türkeş’in mübarek Anadolu topraklarına ektiği ÜLKÜ TOHUMLARINI el birliği ile yeşertip, ÜLKÜCÜ RUH etrafında kenetlenip teşkilâtlanarak, küfrün, hainlerin ve ecnebi uşağı Cumhuriyet düşmanlarının karşılarına çıkmakla mümkün olacaktır!
ALLAH’TAN NİYAZIMIZ;
Türk milletine, ülkücü dirilişle yeni yeni zaferler kazanıp, can Anadolu topraklarında kıyamete kadar yaşamayı nasip eylesin inşallah- âmin.
BİLİNSİN Kİ;
Ülkücünün ülkücüyle kapıştırılması tarihimizde uğradığımız felâketlerin en büyüğü olacaktır ki sonu Türk’ün bu topraklardan silinip yok olması olacaktır!
ÜLKÜCÜ ÜLKÜCÜYE SALDIRDI DENİLİYORSA!
Şayet bir yerde her hangi bir sebeple ülkücü ülkücüye saldırdı diye bir haber duyarsanız, biliniz ki ya birileri ülkücülere çamur atıyordur, ya da taraflardan biri mutlaka ülkücü olmayıp, birilerinin bindirilmiş kıt'alarıdır.
ÜLKÜCÜ ÜLKÜCÜYE ASLA VE ASLA SALDIRMAZ!
Çünkü ülkücü ülkücünün kan ve can kardeşi olup, Türk milletinin vatanının, ırzının mücâdelesini birlikte veren yiğitlerdir.
ÜLKÜCÜ NEDEN BÜYÜK İNSANDIR?
Evliyalar coğrafyası Anadolu’nun her taşına sevdalı ve her karış toprağına vurgun oldukları için…
Kutlu davası dilinde türkü, gönlünde muhabbet, yüzünde tebessüm, ciğerinin derinliklerinde tarifi imkânsız bir sızı olmasına rağmen, bu sızıyı ilâhi bir mükafat bilip mustarip olmadıkları için…
Ve dahası bozkurt olup;
Dini, imânı, namusu ve vatanı bir tarafa atarak, çanak yalayanlar gibi tasmaya rıza göstermedikleri için…
HAYDİN YİĞİTLER!
HAYDİN YENİ AKINA!
CİHAN VARSIN ÜLKÜMÜZÜN FARKINA!
Bir zamanlar, Türk’e cesaret, emperyalistlere korku salan bir yeminimiz vardı ki her yeminimizde yer küre titrerdi.
YEMİNİMİZDE DİYORDUK Kİ;
Allah'a, Kur-an'a, vatana, bayrağa yemin olsun.
Şehitlerim, gâzilerim emin olsun.
Ülkücü Türk Gençliği olarak, komünizme, kapitalizme,
faşizme ve her türlü emperyalizme karşı mücâdelemiz sürecektir.
Mücâdelemiz son nefer, son nefes, son damla kana kadardır.
Mücâdelemiz milliyetçi Türkiye'ye Turana kadardır.
Ülkücü Türk Gençliği olarak;
Yılmayacağız, yıkılmayacağız, başaracağız, başaracağız,
Başaracağız.
Allah Türk'ü Korusun ve Yüceltsin.
Yemin tekrarına var mısınız?
Elbette ki varsınız, ona ne şüphe.
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum'a
Öztürkler ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah Bismillah Allahu Ekber….Nidalarıyla yeni bir silkiniş ve yeni bir dirilme gerek!
Bu topraklar üzerinde son sözü Türk milliyetçileri söyleyecektir.