Kısıtlamamın kalkması için fazla sayıda YORUMLARINIZI bekliyorum.
Kısıtlamakla bizleri susturabileceklerini sanan Okyanus ötesi şer güçlerine ilâveten içimizdeki kirli maşaları aşağıdaki yazımı tekrar tekrar okusunlar ve bizleri susturmanın imkânsızlığını anlayıp bizlerle uğraşmanın beyhude olduğunu kafalarına koysunlar.
YAZMAK, NAMUSUN GEREĞİ, DİNİN EMRİDİR!
''Yazmak namusun gereği, dinin emridir. Mert ve karakter ehli olanlar, namus belledikleri adına yazıp haykırmayı görev bilirken, namert olanlar ise şerefsizce ve hayvani dürtülerinin peşinde gezip tozarlar ve sonra hergele bir tavırla bıyık altından gülerler senin yazdıklarına. Bu gibi bıyık altından gülenlere BOYNUZLU GAVAT derler bizim yörelerde ve böyle geçer törelerde. Gülün, gülün ey Boynuzlu gavatlar! Senin de aklın başına gelip hak vereceksin benim yazdıklarıma. İşte o an dayanamayacaksın düşman askeri çadırından yükselen hanımının, kızının canhıraş çığlıklarına. Gül ey boynuzlu gavat gül! Böylesi acılı, sıkıntılı dönemlerde ancak G-AVATLAR GÜLER..''
Yazmak;
Bazen derdi, elemi, kalemle deşerek beyinden dışarı atmaktır!
Yazmak;
Vatan hainlerine karşı kükremek ve pimi çekili bir bomba olup beyinlerinde patlamaktır!
Yazmak;
Dünya rahatını bırakıp, derde, sıkıntıya, eleme ve ölüme tâlip olmaktır!
Yazmak;
İbâdettir, vatan, namus ve din adına olursa!
Yazmak;
Tebliğ ve cihattır Allah içinse!
Yazmak;
Şehadettir herkese nasip olmaz kaderde varsa!
Yazmak;
Bir meçhule götürürlerken son kez göz göze gelmektir eşinle, çocuğunla!
Yazmak;
Sevdiğin torununun başını son kez okşaman olduğunu acı acı hissetmendir!
Yazmak;
Bir daha dönmemek üzere son kez çıkmaktır evinden!
Yazmak;
Üniformalılar çekerlerken kolundan, eksiğini soramamaktır evinin, üç beş kuruş da olsa harçlık bırakamamak, dönüp bakamamaktır hanımının yüzüne, o an kahrolup çatmaktır acı kadere!
Yazmak;
Çocuğunun kışı botsuz, kazaksız geçirip, okula harçlıksız gitmesidir, kantinde simit yiyen çocukları uzaktan seyretmesidir ve sonra bir köşede iç çekerek ağlamasıdır!
Yazmak;
Çoğu kez öldüğünde kefen ve ıskat paranı, oğlunun- hanımının boynunu büke büke mahalle bakkalın Hasan emmiden borç istemesi ve o an utancından senin acını dahi unutmasıdır!
Yazmak;
Vedalaşamadan dünya değiştirmektir, hainin, hoyratın, kahpenin elinden!
Yazmak;
Malum olunca ölüm, oğluna mezar yerini vasiyettir!
Yazmak;
Bazen namlulara hedef olman ve bir kahpe kuşunun can evinden vurmasıdır seni!
Yazmak;
Darağaçlarında urganların halkasından bakmaktır son kez gönderdeki bayrağa!
Yazmak;
Yılanın gömleğinden sıyrılışı misâli, dünya sevgisinden sıyrılarak, Allah, Türklük, vatan, bayrak ve namus uğruna şehadete susamaktır!
Yazmak;
Korkuyu korkutmak, ölümü öldürmektir!
Yazmak;
Her gün bin defa ölmektense, mertçe ve yiğitçe sadece bir kere ölmektir!
Yazmak;
Seni anlamak istemeyen dostlarının sitemlerini, hakaretlerini sineye çekmektir, horlanıp, itilip kakılmaya katlanmaktır!
Yine de yazmak,
Ve illâ da yazmak için o kadar sebep var ki günümüzde; sonu ölüm de olsa!
Yılmak yok,
Korkmak yok,
Pusmak yok,
Ve asla susmak yok.
Çünkü giden vatan,
İnen bayrak,
Susturulan Ezan,
Ayaklar altında kalan namus,
Yok edilmek istenen Türklük.
O ZAMAN;
Yılmak yok!
Korkmak yok!
Pusmak yok!
Susmak yok!
Allah'a tevekkül içinde,
İhlâsı elden bırakmadan,
Allah'ın rızasını gözeterek,
Besmele ile başlayıp,
Ya Hakk- Ya Hu diyerek
YAZMAYA DEVAM!
Ve bütün dava arkadaşlarıma selâm.
ORHAN KILIÇOĞLU