'Devlet içinde devlet' öyle mi?

Şu salgın günlerinde bağış toplamaya ve muhtaçlara yardım yetiştirmeye çalışan belediyelere neler deniyor öyle: "Devlet içinde devlet olmaya çalışıyorlar", "Paralel yapı kuruyorlar" vs…
Bu suçlamaları yapan irade çok da haksız sayılmaz!.. Çünkü 'paralel yapı' konusunda çok hassasız çok!..Bizim de bu mücadeleye katkımız olsun diye daha önce bir müze teklifimiz olmuştu!..
Onu Allah rızası için hatırlatalım da hükümetimizin belediyelerle giriştiği mücadelede ibret olsun!..
* * *
İşte o müze: Öncelikle müze alanının bir bölümüne maket okul inşa edilsin... Sınıfların içine balmumundan heykelleri yapılmış öğrenciler doluşturulsun... O heykellerin önüne isimler konsun... Hangileri daha sonra Bakan olmuş, milletvekili olmuş? Kim hangi devlet büyüğünün, belediye başkanının çocuğu? Kim hâlâ görev başında? Kim kimin damadı, kim kimin torunu? Uşak içerideyken kâhya bugün nerede herkes bilsin...
Müzenin en önemli köşesine "Ne istediler de vermedik" standı açılsın... İsteyip de alınan ne varsa orada sergilensin... Alınanların hepsini milletimiz bilsin ki bu nankörlüğü asla unutmasın... Tabii istenilen ne varsa vereni de… Ayrıca bu bölümde "Kandırıldık, Allah affetsin" diye düşünenler için 'çilehane' bulunsun…
'Kutsal emanetler' bölümü kurmak şart... Bank Asya açılışlarında kurdele kesmeye yarayan makas, Zaman gazetesinin kuruluş yıldönümlerinde pastayı mideye indirirken kullanılan çatal, sözde gazetecilere yazdırılan Ergenekon kitapları, Türkçe Olimpiyatları'nda üzerine resmî gözyaşı dökülen koltuk, Bank Asya liginin açılış topu, Pensilvanya ziyaretlerinde devlet büyüklerinin kafalarına taktıkları takkeler, olimpiyatların hatırına bastırılan para vs.. 'tarihî' ürünler burada halkın ziyaretine açılsın…
Müzeyi kuru kuruya gezmek olmaz... Ziyaretçiler gezerken, oranın ruhuna uygun müzik yayını da yapılmalı... Benim o ruha uygun favori müziğim Zeki Müren'den: "Günlerdir içime çöktü ayrılık / Böyle boynu bükük duruşum ondan / Yağacak bir bulut gibi doluyum / Böyle ağlamaklı oluşum ondan... Şurası göz göze geldiğimiz yer / Şurası söyleşip güldüğümüz yer / Şurası baş başa kaldığımız yer / Buralara sık sık gelişim ondan... / Beni yalnız koyup mahzun hallerde / Sen nasılsın acep gurbet ellerde / Geleceksin diye gözüm yollarda / Uzaklara böyle dalışım ondan..."
Ziyaretçilerin temsilî olarak yağmalayacakları 'Kozmik Oda' olsun meselâ... Yanında da iş ve okula giriş soruların çalınabileceği bir alan... Eh, girişlere de onlara yol verenlerin, alkışlayanların veya gereğini yapmayanların yine balmumundan heykelleri dikilsin...
Medya bölümü olmazsa olmaz... Ergenekon'da, Balyoz'da, 2010 referandumunda ve çözüm sürecinde o medyayla bugünkü iktidar medyası arasındaki 'manşetlerin kardeşliği' mutlaka hakkıyla yer bulmalı... Tefrikadan önce yüreklerin bir attığı o günler, 'Kardeşlik kazandı' diye çözüm sürecine birlikte omuz verilen o günler hafızalara kazınmalı...
* * *
Belediyelere yönelik 'devlet içinde devlet olmaya çalışma' ithamı da çok önemli… Çünkü biz bunun zararlarını yakın geçmişte gördük…
Devletin valisinin teröristbaşı Apo'ya 'çözüm sürecindeki katkıları'ndan dolayı teşekkür ettiği, Türkiye Cumhuriyeti Bakanı'nın ona 'Kürtlerin lideri' sıfatını lâyık gördüğü dünden söz ediyoruz…
Daha önce dağlarda bile alan hâkimiyetlerini kaybetmiş terör örgütü, sadece dağlarda değil, bırakacağı söylenen silahlar eşliğinde şehirlerde de hâkimiyet kurmuştu… Nizamiyenin içine hapsolmuş devletin aczinden faydalanan teröristler, asayişten vergi toplamaya, mahkeme kurmaktan geleceğin memur sınıfını inşa etmeye kadar büyük bir faaliyetin içine girmişlerdi… Kimse onlara dokunamıyordu… Çünkü 'devlet içinde devlet' muamelesi görüyorlardı…
O zaman karşı çıkanlar 'ırkçıydı, faşistti, kandan besleniyor'du!.. Hayat ne garip değil mi? O ithamları hiç utanmadan sıralayanlar, şimdi halka yardım ulaştırmaya çalışanları 'devlet içinde devlet olmaya çalışmak'la suçluyor!..
'Devlet içinde devlet' gibi davranan bölücülerin hatırına dağdan taştan 'Ne mutlu Türk'üm diyene' yazılarını sökenler yapıyor bunları!..
YORUM EKLE