Din elden nasıl gidiyor?

'Vicdan'dan ve 'adalet duygusu'ndan sıyrılmış Müslümanlık, insanları dinden soğutuyor... Kimi kanaat önderleri, siyasetçiler ve benzer rol modeller ile kendilerini bunlara savunmaya adamış tipler bu gidişata katkı yapıyor...

Dini, siyasetine kalkan yapanlar yüzünden, toplumda, özellikle genç kesimde "Din buysa ben yokum" düşüncesi daha fazla taraftar buluyor... Bazen işportacı gibi davranan siyaset kurumu, anlık zaferler için orta ve uzun vâdede doğacak zararları hesaplamıyor...

***

Oğluna pantolon alamadığı için bir baba intihar ediyor... Yandaş sendika tepkilere 'Kepazelik' olarak cevap veriyor...

Troller sosyal medyadan saldırıyor: "İntihar ettiğine göre o cehennemlik!.. Parası varmış ki oğlunu vaktiyle maça götürmüş!.."

Valiliğin açıklaması daha da ilginç: "İntihar tamamen psikolojik!.."

Valilik iyi ki 'psikolojik' olduğunu açıklamış... Yoksa halk, o intiharın 'keyif'ten, 'spor olsun' diye veya 'siyasî maksatlı' olduğunu zannedecekti!..

***

Manisa'da imam Suriyeli kadınla câmide basılıyor ama Müslümanlardan pek ses yok!.. Karaman'daki Ensar Vakfı skandalındaki sessizlik gibi...

Üçüncü havaalanında hakkını arayan işçilere derhal 'terörist' yaftası yapıştırılıyor... 'İşçinin hakkının alın teri kurumadan' verilmesini emreden dinin müntesiplerinden pek ses yok!.. Tıpkı Soma'daki o uğursuz sessizlik gibi...

İlindeki zenginleri toplayıp Pensilvanya'ya turlar düzenleyen eski Belediye Başkanı ve Bakan, hiç utanmadan sıkılmadan 81 milyonu suçuna ortak etmeye çalışıyor, "Hiç kimse kendini geriye çekip de 'Bizim bunlarla merhabamız yoktu' demesin" diyerek... Masum çocuk cesetleri Meriç'te, Ege'de kıyıya vururken, nüfuz sahibi eski iş birlikçiler keyif çatıyor... Bu açık çarpıklık karşısında Müslümanlardan pek ses yok!..

Yemen'de açlıktan ve ilaçsızlıktan kırılan çocukların üzerine, bütün bunlar yetmezmiş gibi, bombalar yağıyor... Bombaları atan 'dindaş' olunca, yine Müslümanlardan, aydınlarından, gazetecilerinden, siyasetçilerinden pek ses yok!..

Devlet ekonomik anlamda zorda... Buna rağmen kamuda israf inanılmaz boyutlarda... Böylesine kiralık araba ve bina saltanatı gezegenin hiçbir yerinde yok ama bütün bunları 'çerez parası' olarak sunan kafaya karşı Müslümanlardan çıkan pek ses de yok!..

Gırtlağına kadar krize batmış ama kulağına "Sakın aldanma, bu bir algı" denildiğinde de sesi çıkmıyor...

***

Tabii vicdanlı bir örnek bulunca da seviniyor insan... Yenişafak'tan İbrahim Tenekeci iktibas etmiş: "Bugünlerde 'insanların hangi incinmişliğini gidermek istersin' diye sorulsaydı, kesinlikle 'adalet' derdim..."

Sonra devam etmiş: "Adaletsizlik, incinmişlik, tedirginlik, güvensizlik, kendi içinde bile ayrımcılık, şımarıklık, güç zehirlenmesi, önceliklerin değişmesi, kimi kişilerin ekonomik bağımsızlığa ulaştıktan sonra camiayı beğenmemesi, menfaat, kibir, klikleşme... Bu tür olumsuzlukları son zamanlarda ne çok yaşıyoruz. İmkânlardan sonuna kadar faydalananlar, dönüp bakmayanlar ve haksızlığa maruz kalanlar. Sanki üç ayrı dünya oluşuyor..."

***

Geçtiğimiz günlerde Bolu'nun Yeniçağa ilçesinde bir skandal gerçekleşti... İlçe müftüsünün, rahatsız olduğu kaymakamdan kurtulmak için, belediye başkanının ağzından sahte şikayet mektubu kaleme alıp, bir imamı da kendisine suç ortağı yaparak İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği ortaya çıktı...

Yani sahtekârlığı müftü ve imam yapıyor... Narkotik şubenin esrar veya ahlâk zabıtasının kadın pazarlaması gibi bir şey!.. Tam da 'sosyal çürüme'nin fotoğrafı!..

Bu olay istisna mı? Keşke öyle olsaydı ama değil... 'Düzelmenin başlayacağı yer' 'çürümenin başladığı yer'e dönüşmüş...

Kaybettiklerimiz 'bundan sonra kaybedeceklerimizin delili' olarak kendisini gösterirken, bazen ortaklık şeklinde kendisini gösteren o suskunluk en büyük sebep, en büyük...

YORUM EKLE