Ekonominin kanı paradır. Merkez Bankası ekonominin kalbidir. Kan kalbe,
sağ kulakçıktan girip, sağ karıncıktan çıkar...
Küçük bir dolaşım yapar. Sonra, akciğerlerde temizlenip sol kulakçığa
gelir ve sol karıncığa iner.
Akciğerlerde zekâtla temizlenmiş kan, bu arada kalpte devlet adına yüzde
20 KDV kesilmesiyle beşte bir oranında vergisi de alınmış olarak artık
tertemiz bir şekilde bütün vücudu, atar damarlarla; faizsiz kredilerle
dolaşabilir...
Artık vücut 18 yaşında bir delikanlının vücudu gibidir; gençtir,
atılgandır, zindedir. tenya barındırmaz; girişimciler, cesaretle yatırım
yapar.
Kalp görevi yapan merkez bankası, kanı kendi sinir sistemi vasıtasıyla
ekonomik kurultayların ışığında ve büyük kurultay emrettiği için,
atardamarlara; millet sektörüne ait bankalara pompalayacaktır.
Bu bankalar ve bankaların kredi verdiği gerçek şahıslar veya
irili-ufaklı şirketler ise kılcal damarları oluşturacaktır. Böylelikle,
ekonomik vücutta kan gitmeyen hiçbir nokta kalmayacaktır.
Bu sayede, bölgesel rahatsızlıklar, geri kalmış bölge, ileri gitmiş
bölge ayrımı kalmayacaktır. Atardamarlar, 4 bin yeni kente para
pompalayacak, böylece bütün vücuda kan gelecek, can gelecektir...
Ekonomik vücudun ürettiği mal ve hizmetlerin işe yaramaz kısımları
borsalarda elenir. Bazen Gomel-Zigna şirketinin ürettiği makina yağı
karıştırılmış zeytinyağı gibi ürünler, tortulaşarak apandiste girer ve
büyük sancıya sebep olur. Ameliyat şarttır.
Yalnız bu tür ameliyatlar 18 yıl sürer de Gomel-Zigna davasında olduğu
gibi 18 yıl sonra zamanaşımından düşerse, piyasayı daha büyük
sahtekârlar kaplar. Artık adalet sisteminde ameliyat gerekir...
Gerek yerli, gerek yabancı borsalar, piyasalar, incebağırsaklar gibi
işine yarayanı arar-bulur-seçer ve piyasaya sürer...
Bu arada, karaciğer, devreye girerek, hisse senedi, tahvil üretmeye
başlar. Üretilen mal ve hizmetler kan haline gelmeye başlamıştır. Bu
sırada uygun salgı bezleri ile; fitre ve zekât ile nispeten kanı
temizlemek mümkündür. İhtiyat akçesi olarak bir kısım glikozu da
karaciğer tutar.
Aşırı glikoz, yani “tatlı kâr”lar ekonomik vücutta da şeker hastalığı
yapar. Sonra o ekonomik vücudu dializ makinesi bile kurtaramaz. Vücut,
kirlenmiş glikozu atmakta zorlanır.
Artık Merkez Bankası'na ve ona bağlı bankalara giden damarlar girmiştir
devreye. Bankaların taşra şubeleri kılcal damarlar gibidir.
Toplardamarlar, mal ve hizmetlerin karşılığını bazen kredi olarak peşin
verir. Hastalık orada başlar.
Toplardamarlar kan emmeye başlamıştır. Resmen vampirlik
yapmaktadırlar... Daha fazla kan diye; faiz diye tutturdukları için,
bütün çarklar geçici olarak hızlanır. Bu arada ne suya dikkat edilir, ne
de gıdaya... Mide abur-cubur doldurulur.
Kalınbağırsaklar aşırı çalıştığı için kabızlığa yol açar... Bu arada
bağırsak parazitleri, hatta tenyalar türemiştir...
Daha fazla kan isteyen toplardamarlar bu defa kansız kalır... Çünkü
kanı, tenyalar emmektedir...
Arada, sırada büyük tenyaların, küçük tenyaları yuttuğu da olur...
Bağırsaklarda mafya savaşları olur...
Buralarda silahlar konuşur, rüşvet konuşur, torpil konuşur. Artık adalet
de işlemez. Çünkü adaletin de karnı açtır. Hâkimler “vicdanlarıyla
cüzdanları arasına” sıkışmıştır. Bütün kanı tenyalar emmektedir. Vücut
oksijen de alamamaktadır.
Çünkü, artık tenyaların sözü, beynin sözünden geçerlidir.
Bu sırada umulmadık şeyler olur. Aniden daha büyük silahlar patlar. 10
yılda bir, kontrol edilmekte olan tenyalar dışında, bütün tenyalar
temizlenir... ortalık sütliman olur...
Her şeye sıfırdan başlama şansı doğar... Beyin, oksijen almaya başlar.
Fikir-bilgi adamları, yeni inciler döktürür.
Güneş Ülkesi'ndeki dolaşımda ise akciğerlere gelen kan; yani para burada
derin bir nefes alır ve karbondioksitini zekatla atar...
Zekât zorunludur. Karbondioksit, gece karanlığında özümseyenlerin işine
yarar. Gece karbondioksit alanlar, gündüz oksijen vermeye başlar...
İşte sermaye tabana böyle yayılır. İşte bu şekilde, devlet gaz, tuz,
bez, ayakkabı satmaz, altyapıyı tamamlamaya yönelir, eğitim, sağlık ve
kültüre ağırlık verir.
Millet büyüdükçe devlet küçülmez; devlet de büyür...
Merkez Bankası Başkanı ise IMF tarafından değil, ekonomik kurultaylarda
belirlenir.
(Türklüğün Yeni Dünya Düzeni'nden)