FELSEFECİLERE MORAL OLSUN!

İstanbul’da yapılan 21. Dünya Felsefe Kongresi’nde, dünyanın dört bir yanından gelen felsefeciler Amerika’nın tek başına elde ettiği gücü anlattıktan sonra çözüm için bazı fikirler öne sürdüler...

Önce, bunlara bir bakalım:

  • ABD’li Iris Young, “Bugün bir dünya diktatörlüğü altında
    yaşıyoruz. ABD gücünü insan haklarını, demokrasiyi geliştirmek için
    kullandığını söylüyor. İçte ve dışta ise pek çok insan bunu sorguluyor.
    ABD’yi ve onu destekleyen finansal güçleri önlemek gerekir” dedi.
  • Avustralyalı felsefeci Peter Singer, ABD’nin, ünlü felsefeci Thomas
    Hobbs’un “Leviathan” adlı kitabındaki “Egemen ülkeler” söylemine
    dayanarak kendisini dünya egemeni yani, “Leviathan” ilan ettiğini
    anlattı ve “BM kendi içinde demokratik değildir. Neden 5 veto hakkı olan
    ülkeden 4’ü Hıristiyan gelenekten geliyor. Buna karşın İslami ülkenin
    bir veto hakkı yok. BM’nin reforme edilebilmesi için bunun gibi ciddi
    gerekçeler geliştirilebilir. Reforme edildikten sonra Güvenlik Konseyi
    demokrasi savunucusu olabilir. Bu ABD’nin savunucu olmasından çok daha
    iyi bir şeydir” diye konuştu.
  • “Global Adalet” başlıklı oturumda konuşan Meksikalı filozof Enrique Dussel, “Artık sadece kendini ilgilendiren ABD Cumhuriyeti bitmiş, tüm dünyayı elinde tutan ABD
    İmparatorluğu başlamıştır” dedi. Politikanın anlamının değiştiğini ve dünyamızın içinde etikten söz edilemeyen bir savaş devleti konumuna geldiğini belirten Dussel, filozofların yeni bir politika etiği oluşturmasını istedi.
  • Güney Afrikalı Michael Pendlebury ise, dünyanın kapitalist sermaye tarafından kuşatıldığını ve insanların kendi ülkelerindeki fakir insanlarla görüşmekten çok internet bağlantıları ile zaman geçirdiğini ifade etti. Pendlebury şöyle konuştu: “Küresel ekonomik düzende fakir daha da fakirleşiyor, zengin daha fazla para biriktiriyor. Bu duruma ancak bir çözüm var. Zengin devletlerin dünya kuruluşlarındaki gücünü azaltmak ve halkın kendini ilgilendirecek konularda bilgiye erişimini hızlandırmak. Adil bir dünya düzenine ulaşmak istiyorsak küresel demokrasiye erişmemiz şarttır.” Gazete haberlerine göre, Kongre’de “Global Adalet” ve “İnsan Hakları ve Uluslararası Düzen” başlıklı toplantılarda konuşmacılar, dünyaya şekil vermeye çalışan ABD’ye dur denilmesinde fikir birliğine vardı.

* * *

İstanbul’da bu konuşmalar yapılırken, “Dünya diktatörü, Leviathan ve küresel imparator” denilen ABD karanlıktaydı!

New York Valisi George Pataki, ABD’nin kuzeydoğusu ile Kanada’nın bir kısmının karanlığa gömülmesine yol açan elektrik kesintisinin sebebini bilmediğini itiraf etti.

Pataki, düzenlediği basın toplantısında, “Arızaya neyin yol açtığını bilmiyorum, ancak Niagara bölgesindeki elektrik santralinden kaynaklandığını sanmıyorum” dedi. Dış İlişkiler Komisyonu’nda görevli Jamie F. Metzl ise elektrik sistemindeki bir aksaklık tüm sistemi
durdurabiliyorsa, başka benzer açıkların da olması gerektiği konusunda teröristlerin düşüneceğinden emin olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Bush, arızanın kesinlikle bir terörist saldırıdan kaynaklanmadığını bildirdi.
Bush’un neden “kesinlikle” kelimesini kullanmaya ihtiyaç duyduğu açık...
Çünkü, Irak’ı işgal edebilmek için uydurduğu yalanlardan sonra son zamanlarda kimse kendisine inanmıyor... Elektrik sistemindeki arıza, bir terör saldırısından kaynaklanmamış da ilk açıklamalarda olduğu gibi Niagara bölgesindeki elektrik santraline yıldırım düşmesi sonucu meydene gelmişse, durum daha da vahim...

Leviathan dedikleri, dünya diktatörü dedikleri, küresel imparator dedikleri ABD’nin bir yıldırımlık takati varmış meğer!

İstanbul’da toplanan felsefecilerin birçok görüşüne katılıyorum. Zaten, yıllardan beri biz de aynı şeyleri yazıyoruz...
Ancak, ABD’nin sanıldığı kadar güçlü olmadığını söylediğimizde dudak bükenlerin, bir yıldırımın nelere kadir olduğunu düşünmelerini istiyorum...

Ne demişti Gumilev?

“Milletlerin yükselişi veya çöküşü, insanların tasarrufuna değil, biyosferdeki değişimlere bağlıdır! Milletlerin ruhu, iklime, atmosfere, üzerinde yaşanılan coğrafyadaki havada, suda ve toprakta, dolayısıyla insan vücudunda bulunan elementlere, kısacası biyosfere bağlıdır...”

Biyosferi ortadan kaldıracak güç var mıdır ki, ulusal kimlikleri yok etmek için çaba sarfediyorlar... O halde, moralinizi yüksek tutun ey felsefeciler!

YORUM EKLE