İstanbul Fatih'te, 4 kardeşin intiharından daha kötü bir şey varsa o da ezici oranda tekelleşmiş medyanın bunu doğru dürüst haber yapamamasıdır…
Milyonlarca Suriyeliyi ağırlamak için 'ensarlık' öğütleyen bir anlayışın, komşular yokluktan intihar ederken, biraz duraksadıktan sonra intiharın arkasında başka sebepler aramaya kalkışması ne acı… O komşular ki, başka komşular ki, tüm komşular ki, Allah resulünün ilahî ikaz sonucu "Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım" diye buyurduğu komşular…
Yok problemleri varmış, yok ruhsal bunalımdalarmış, yok hiç evlenmemişler vs… Hepsi doğru olsa ne yazar? Bu bizim sorumluluğumuzu ortadan kaldırır mı? Yanı başımızda insanlar siyanürle intihar ediyorlar ve başkaları zarar görmesin diye siyanüre notla dikkat çekiyorlar… Bu hassasiyeti gösterenlere biz toplum olarak ne kadar hassasiyet gösterdik?
* * *
Biz, hepimiz… 'Sağ elle verilenin sol elin bilmemesi gerektiği' tavsiyesine aldırış etmeyen şımarık zenginlerimiz… Komşusu açken tok yatanlarımız… Yardımların üzerine marka çakıp başa kakan belediyelerimiz… Kameralar eşliğinde lütufta bulunan yöneticilerimiz…Yolsuzluğu 'yol' yapıp, yolunu bulan yollularımız…
Hangi gazete veya televizyon doğru haber verecekti bu konuda? Kamudan aldıkları işlerle şişirilmiş kârların bir kısmını 'halkın aydınlanması' için medya sektörüne aktaranların gazete ve televizyonları mı?
Gazetelerin 'bülten'e, televizyonların ise gerçek anlamda 'aptal kutusu'na döndüğü bir düzende, o 4 kardeşin gerçek intihar sebepleri nasıl izah edilebilir ki?
* * *
Bundan 8 yıl önce de yine 4 kardeş intihar etmişti… Olay Kahramanmaraş'ta bir bağ evinde gerçekleşmişti… Bir avukat baba ve bir heykeltıraş annenin çocukları, bağ evinde 4 ayrı yerde tavana asılı iplerin ucunda bulunmuştu…
Olay tuhaftı… Gazeteler şöyle vermişti haberi:
Kahramanmaraş'ta yaşları 22 ile 33 arasındaki 2'si kız 4 kardeşin, babalarına ait bağevinin farklı odalarında iple tavana asılı cesetleri bulundu.
Neyran Sağocak ile eşi Necdet Sağocak, tarih, felsefe ve mitolojiye düşkünlükleri nedeniyle çocuklarına Raden, Beraris, Rulin ve Sajen adlarını verdiler.
Anne Neyran Sağocak, tedavisi için İstanbul'da kaldı, çocukları da İstanbul'a gidip annelerini yalnız bırakmadı. Annelerinin durumunun ağır olmasından etkilenen 31 yaşındaki Raden, 26 yaşındaki Beraris ile kız kardeşleri 30 yaşındaki Rulin ve 27 yaşındaki Sajen Sağocak, iletişimleri zayıf olduğu babalarına "Annemiz ölürse biz de ölürüz" dedi.
Hastalık derecesinde düşkün oldukları annelerinin rahatsızlığının artması üzerine psikolojileri bozulan 4 kardeş, 15 Nisan'da annelerinin ölümüyle yıkıldı.
Cenaze işlemleri tamamlandıktan sonra 4 kardeş, babaları ile birlikte Kahramanmaraş'a döndü, ancak, çocukların "Bu evde annemizin hatırası var burada kalamayız" sözü üzerine aile, girişinde aslan heykeli olan bağ evine yerleşti. Baba Necdet Sağocak, çocuklarının intihar eğilimi nedeniyle evdeki ruhsatlı tabancayı gizleyip, intihar edebilecekleri malzemeleri de ortadan kaldırdı. Baba Sağocak, işte olduğu sırada sık sık bağ evinin bekçisi Hayri Tepebaşılı'dan çocuklarını takip ettirip durumlarını sordu, olay günü de çocuklarından birinin cep telefonuna "İntihar ederseniz işte o zaman anneniz ölür" diye mesaj attı.
Bu mesajın ardından 4 kardeşten kız olan Sajen, evin arka tarafında bulunan kulübede, erkek olan Beraris, evin giriş bölümündeki holde, İstanbul Beykoz'da kısa dönem askerlik yapıp annesinin ölümü nedeniyle izin alan Raden evin sağ tarafında bulunan küçük kulübede ve kız olan Rulin de evin girişinde iple kendini astı.
* * *
Nereden bakılırsa bakılsın çok tuhaf ve acı bir hikâyeydi… Onlar annelerinin acısına dayanamadılar… İstanbul Fatih'tekiler ise bambaşka bir acıya, bambaşka bir hikâyeye ve bambaşka bir ilgisizliğe dayanamadılar…
Olayın geçtiği semt 'çağrıştırdığı değerler' açısından farklı bir seyri özetliyor… Muhafazakâr değerlerin remzolduğu Fatih!.. Peyami Safa'nın Harbiye'yle birlikte romanlaştırdığı Fatih… Şimdi çöken Fatih… Çürüyen Fatih… Her yönüyle tefessühün ve gerilemenin özeti Fatih…