Eda adlı takipçim, "Arslan Bey, Türkiye elden gidiyor, neden eskisi gibi Türkiye'nin siyasi durumundan bahsetmiyorsunuz? Sizin analizleriniz çok değerliydi." diye yazdı.
Ben de "Türkiye bir yere gitmiyor, üstünde yaşayan nüfus değiştiriliyor. Bu da ilaçlarla, aşılarla yapılıyor. Şu anda en acil tehdit budur." diye cevap verdim.
Eda, cevaben, "Evet Türkiye'nin nüfusu değiştiriliyor ama ilaçlarla ve aşılarla değil, halkımızın yarısının oy verdiği bir siyasi kadro tarafından yapılıyor. Bunların millet temelli bir devlete karşı oldukları açıktır" dedi.
Dörtyol'dan Kazım Yalçın ise "Sayın Bulut, bence son zamanlarda ağırlıklı konusu aşı ve aşı üzerinden dönen dolaplar, pandemi sürecinin yeni dünya düzenine geçiş unsuru olarak kullanılması olan uyarı-bilgilendirme yazılarınızın amacına ulaştığı kanaatindeyim.
Bundan sonra asıl ülkemizin bekası için büyük tehlikeler içeren Suriyelilerin ve Afganların göç dalgası üzerinden işgal planları hakkında bilgilendirici yazılara dönseniz mi diye uyarmak istiyorum." diye yazdı.
***
Türkiye'nin nüfus yapısını değiştirme operasyonunun, "Büyük Orta Doğu Projesi"ni de aşarak, "Büyük Sıfırlama Projesi"ne göre yürütüldüğünü görmek gerekir. Bu proje, esas olarak Türkiye merkezli Akdeniz havzasını hedef alıyor.
Time dergisi, 2-9 Kasım 2020 sayısında kapak konusu olarak "Great Reset" yani "Büyük Sıfırlama" başlığı ile birlikte, etrafında inşaat iskeleleri bulunan yer küre resmi kullanmıştı. Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, kuzeyi ve güneyiyle birlikte kesilip dışarı alınmıştı... Hani kalp ameliyatında göğüs kafesinin açılması gibi... Sanki bu bölgeye baypas yapacaklar veya yapay kalp takacaklardı!
Aradan geçen zaman içinde bu projenin pandemi yalanları ile bağlantılı olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Türkiye'nin nüfus yapısının Suriyeliler ve Afganistanlılar kullanılarak değiştirilmesi de bu sürecin önemli bir parçasıdır.
Tabii bir ülkenin nüfus yapısının değiştirilmesi için mevcut nüfusunun elenmesi gerekir! Dışarıdan göçlerle bir ülkeyi sarsabilirsiniz ama yıkamazsınız. O ülkenin aktif nüfusunu, saf dışı bırakırsanız amacınıza ulaşırsınız! Bu bir savaştır, pandemi değil...
***
Suriyelilerin ve Afganların, ABD ile Türkiye'yi yönetenler arasındaki gizli anlaşmalara göre gönderildiği çok net… Zira Türkiye'de bir şehirden başka şehre arı kovanı taşımak için yetkililerden alınan bir sürü belgeye ihtiyaç var. Tabii para da yatırmanız gerekiyor.
Buna karşılık milyonlarca insan Türkiye'ye belgesiz veya sahte kimliklerle akın ediyorsa, bunların hiçbirine aşı yapılmadığı halde bütün Türkiye nüfusu aşılanmak isteniyorsa, bunu sorgulamak zorundasınız! Üstelik İspanya'daki laboratuvar analizinde, aşılarda manyetik özelliği olan grafenoksit tespit edilmişse, tehdidi görmemek için şartlanmış olmanız gerekir! İktidar çevrelerinin eş zamanlı olarak bir taraftan ülkeyi yağmalarken diğer taraftan Türkiye'nin hak ve menfaatlerini tescil eden Lozan'ı ve Montrö'yü tartışması hep bu projenin yansımalarıdır.
Bazılarının, "Türkiye'den Türkler gitsin" anlamına gelecek sözler sarf etme cüretinde bulunabilmesi, yurt dışından fonlanmış gazetecilerin veya sosyal medyada beşinci kol faaliyetinde bulunanların, bu duruma karşı çıkanları ırkçılıkla suçlaması da Türklük düşmanlarının ne yapılmak istendiğini anladığını hatta bildiğini ama Türklerin bir kısmının hâlâ meseleyi anlamadığını gösteriyor. 23 milyon yetişkin ise testlerin, ilaçların ve aşıların yalan olduğunu anlamıştır! Bu da ülke halkının yarısı ve aynı zamanda tek başına iktidar gücü demektir!
***
Dünyada ve Türkiye'de süreci idare eden siyasi veya tıbbi kadrolar zerrece güven vermiyor. Muhalefet ve medya da bu sürecin parçası olmuş durumdadır!
Türk Milleti, varlığına yönelik bir tehdit olduğunu büyük oranda görmeye başlamıştır ve başının çaresine bakacaktır.