Hani bazı Amerikan kurgu filmlerinde, yamyam haline gelmiş mavi kanlı insanlarla normal insanlar arasındaki mücadele anlatılır ya dünyayı oraya doğru götürüyorlar. Filmlerde mavi kanlılar, kırmızı kanlıları ısırdığı zaman onlar da mavi kanlı yamyama dönüşüyordu. Üstelik dışarıdan bakıldığında hiç belirti vermiyorlardı. Yani kimin yamyam kimin normal insan olduğu, ısırma olayı yaşanana kadar anlaşılmıyordu.
Gerçek hayatta ise insanlara zorla genetik sıvı dayatılmasına karşı direnenlere Hollanda'da olduğu gibi gerçek mermilerle ateş ediyorlar. Ölüler, yaralılar var. E hani insanı yaşatmaya çalışıyordunuz?
***
Bütün insanlara, "antikor üretiyor, böylece ölümleri önlüyor" diyerek genetik sıvıları zerk ediyorlar. Gelinen aşamada, bu sıvıların T hücrelerinin yerine geçmesi sonucunda, vücudun onlara bağımlı hale geldiği anlaşıldı. Yani vücudun kendi bağışıklık sistemi devre dışı bırakılarak yerine yapay bağışıklık sistemi konuldu. İçerdiği grafen gibi habercilerin başka amaçlar için kullanılması bilimsel olarak mümkün ama ona sıra gelmeden ortaya çıktı ki insanlar genetik terapi sıvısı bağımlısı haline geldi. Şimdi bu sıvıyı iki defa alanlara üçüncüyü dayatıyorlar. Sebep olarak da etkisini kaybetmiş olması gösteriliyor.
Hani bu spike proteinler, vücuda antikor üretmeyi öğretecekti?
Bunlar, insanları genetik sıvıya ikna etmek için söylenen yalanlardı.
Şimdi, hiç genetik sıvı almayanla iki defa alan arasında hiçbir fark yok! Üstelik hiç genetik sıvı almayan, hastaneye düşmeden hastalığı geçirmişse doğal bağışıklık kazanmış oluyor. Bunu kimse inkâr edemiyor. Fakat Sağlık Bakanı hâlâ, "50 milyon kişi bu sıvıyı iki defa aldı, diğerlerine örnek olsun" diyebiliyor. Geriye kalan zaten çocuklar... Onlara da sıvı dayatılıyor. 50 milyon kişinin yüzde kaçı bu sıvıları korkutulduğu için kendi kararıyla aldı, yüzde kaçı işiyle tehdit edildiği için bu sıvıları almaya mecbur kaldı?
***
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta diyor ki, "Ne varsa D vitamininde var. Bugüne kadar mucize diye sunulan birçok ilaç ve tedavi metodunun etkisiz ve/veya emniyetsiz olduğu ortaya çıktı.
Sıtma ilaçları olarak bilinen klorokin ve hidroksiklorokin, remdesivir, plazma tedavisi, solunum cihazları, favipiravir bunlardan bazıları...
Neticede kala kala kelle paça çorbası ve D vitaminine kaldık."
Bilindiği gibi bütün bu ilaçlar ve tedavi yöntemleri Sağlık Bakanı'nın kararıyla kullanıldı. Hidroksiklorokin'den vaz geçtiler ama hiçbir faydası olmadığı anlaşılan Favipiravir, hâlâ ilk gün 8+8 kapsül olarak uygulanıyor. Bu ilaçlar ve yöntemler yüzünden ölenler veya organları hasar görenler var!
Bu arada Op. Dr. Mehmet Okan Özdemir'in paylaşımına da dikkat çekmek isterim:
"Bill Gates'in dünyanın en önemli tıp dergisi olan The Lancet'e 13,6 milyon dolar verdiği açığa çıktı. Malum sALGIn, virüsün menşei, maske kullanımı, PCR testi, deneysel sıvılar ile ilgili gerçekleri anlatan bilimsel makalelerin bu dergide yayınlanmasını umut edenlere duyurayım dedim..."
Bill Gates'in Amerikan medyasının ünlü kuruluşlarına da milyonlarca dolarlık fon sağladığı ortaya çıktı.
Biz, bugün bilimsel olarak ortaya çıkan bütün gerçekleri, sürecin başından itibaren gerçek bilim adamlarının görüşlerini esas alarak yayınladık ve toplumu uyardık. İnsanlar hipnotize edilmiş gibi herkesin içtiği sudan içmeye koştu! Bu sıvıyı, üretenler içmiyor ama bu bile insanların akıllarını başlarına toplamasına yetmiyor. Korku, akıllarını başlarından almış bir defa...