Halkların kardeşliği - çocukların kaderi

Bizim radikal sola ayrılıkçı hareketler hep şirin gelmiştir!.. Meselâ milliyetçilik kötüdür, bilhassa Türk milliyetçiliği çok kötüdür ama Kürt milliyetçiliği iyidir… Çünkü o, 'ezilen ulus milliyetçiliği'ne girer, statüsü farklıdır!.. Korunup kollanmalıdır, işbirliği yapılmalıdır!..

Dünyanın her yerinde en ağır savaş suçlarından birisi çocukları cepheye sürmek, 'çocuk savaşçı' kullanmaktır… Ama bu konuda en sicili bozuk terör örgütü olan PKK'ya, bizim radikal sol tarafından söylenmiş pek söz yoktur!..

Yine dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçısı örgütlerinden birisi olan PKK'ya da bu konuda pek ilişilmez… Bu yönüyle ısrarla gündemden kaçırılır… Milyonlarca ton Hint keneviri yakalandığında bile söz konusu PKK olunca ağızlar kilitlenir…

* * *

"Türkiyeli komünistin dönüp dolaşıp geldiği yer 'Kürtçü' dükkânıdır" derken ifade etmeye çalıştım…

Marksizm doğası gereği milliyetçiliğe düşmanken, Türkiye Marksist hareketleri bünyesinde Kürt milliyetçiliği aynı düşmanca muameleye tâbi tutulmamıştır... Başka ülke komünistlerinden farklı olarak, evrensel siyasî amentülerinin en tepesine kendi milliyetlerine olan düşmanlığı koyan  -istisnalar dışındaki- Türkiyeli radikal sol hareketler, o dönemde Kürt milliyetçilerine karşı ağabey şefkatini ve hoşgörüyü elden bırakmamışlardır... 

'Halkların kardeşliği' jargonuyla kendi çalıp kendi oynayan, 'halklara kardeş, ama Türk'e düşman' tezgâh dönüp durmuştur...

Dün Türkiye sosyalist hareketi güçlüydü ve gelişim evresine ihtiyacı olan 'bölücü Kürtçü aydın'ın, soğuk savaş döneminin bu sıcak kucağına ihtiyacı vardı... Kendileri açısından bakıldığında bu süreci son derece verimli değerlendirdiler diyebiliriz...

Bugün ise bu ilişkide ihtiyaç sahibi olan Türkiye soludur... Çünkü Marksizmin dünyadaki yenilgisinden sonra iyice küçülmüştür ve varlık-yokluk arasına sıkışmış kalmıştır... Etnik Kürt hareketinin diriliğine ve enerjisine gıpta etmektedir... O yüzden bu ilişkiyi sürdürebilmek ve işbirliği yapabilmek hayatî öneme sahiptir... İşin özeti, dün Kürtçülerin Türkiyeli sosyalistlerinin babacan tavrına ihtiyacı vardı... Bugün ise Türkiyeli sosyalistlerin Kürtçülerin babacan tavrına ihtiyacı var!..

Yani 1960'ların şartları artık olmasa da, 'patron' ve pozisyonlar değişse de o günlerin bir 'hatır'ı vardır... O hatır uğruna Türkiyeli sosyalist hareketlerin pek çoğu bölücülerin göstereceği himmet karşılığında her türlü marabalığa razıdır ne yazık ki...

* * *

Diyarbakır'da günlerdir anne-babalar PKK tarafından kaçırılan veya kandırılan çocuklarını kurtarmak için HDP önünde eylem yapıyorlar… Çocuklarını bir terör örgütünden geri istiyorlar ve feryat ediyorlar…

İnsanların çocuklarına kavuşma isteğinden daha büyük bir insan hakkı olabilir mi? Ama teröristbaşının kaldığı hücrenin metrekaresini dert eden 'aydın' ve sivil toplum kuruluşlarından kaçının sesi çıkıyor, kaçı bu acılı yüreklere omuz verebiliyor?

Bu çifte standart maalesef bizde 'aydın dramı'dır ve ideolojik taassuptan beslenmektedir… Utanmasalar belki de aileleri oradan kovalayacaklar "Özgürlük savaşçılarını rahat bırakın" diye!..

İktidarı cezalandırmanın en kestirme yöntemi olarak HDP'li olmadıkları halde HDP'yi desteklemekten geçtiğini düşünenlerin de buradaki payının altını çizmek lâzım… Çocuklar, başka çocukları öldürmek için cephe gerilerinde kurulurken, sözde demokrasi, insan hakları ve barış kelimelerini mızraklarının ucuna takanlar hiç ses çıkarmıyor!..

Kimi vakıf ve cemaat yurtlarında sapıklar tarafından tecavüze uğrayan çocuklarla ilgili haklı olarak ayağa kalkan ve bu iğrençlikleri kamuoyuna duyurmak için gayret gösteren anlayışın, aynı hassasiyeti bir başka şekilde PKK tarafından tecavüz edilen çocuklara sahip çıkmaması bağnazlığın ve çifte standardın en büyüğüdür…

Onların bu çift kişilikli siyaseti, en çok da tersini yapanlara, yani vakıf ve cemaat yurtlarındaki tecavüzleri örtüp, PKK'nın kaçırdığı çocuklar söz konusu olduğunda duyarlı görünmeye çalışanlara yarıyor…

Oysa tutarlılık, hepsine karşı mücadelededir…

YORUM EKLE