Prof. Dr. Tolga Yarman, "Sınırlarımızdan yürüye yürüye geçen binlerce yabancı hangi emirle geçirilebiliyor? Yangın söndürmek üzere askerî birliklerimize neden emir verilmedi?" başlıklı yazısında, "Harp Akademileri'nde misafir hoca olarak, rekor kırmış bir öğretim üyesi" sıfatıyla önce kozmik odaya girilmesi üzerinde durdu
Yarman, "Sevgili Genelkurmay Başkanımız, 'Kozmik Oda'yı açabilirsiniz!', diyen Başbakan'dan, 'yazılı emir' istemeliydi. Kumpas, Başbakan'dan önce, MİT Müsteşarı'nı yutmaya vardığında, Müsteşar'ı gayet yerinde bir refleksle koruma tahtına almış Başbakanlık ve TBMM, aynı hassasiyeti Kozmik Oda'yı açtırdığı Genelkurmay Başkanı'ndan esirgemiştir…" dedi.
Yarman, Turgut Özal, orduyu Kerkük ve Musul'a sürmek istediği zaman Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın, Atatürk'ün, "Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş, cinayettir", sözüne atıfta bulunarak görevinden istifa ettiğini; çözüm sürecinde PKK'lılara dokunulmaması yönünde sivil ve askerî amirlere sözlü emir verildiğini de hatırlatarak günümüze geldi...
***
Yarman, "Şimdilerde ise sayıları binlerle ifade edilen, Afgan delikanlılar, ellerini kollarını sallaya sallaya, sınırlarımızdan giriş yapıyor. Pekiyi, yukarıdan aşağıya komutanlara, askerî yapılanmamızın en nihayet kılcal damarlarında görevli sınır karakol komutanlarına, herhangi bir yazılı emir intikal ettirilmiş midir? Bildiğimiz, hayır… Böyle bir yazılı emir var mıdır? Bilemiyoruz… Varsa, Türk halkının bunu bilmek hakkı değil midir?
Yazılı emir yoksa karakol komutanı yüzbaşı, üstündeki tabur komutanından, tabur komutanı alay komutanından, alay komutanı tugay komutanından, tugay komutanı tümen komutanından, giderek işte tümen komutanı kolordu komutanından, kolordu komutanı ordu komutanından, ordu komutanı genelkurmay başkanından, genelkurmay başkanı savunma bakanından, savunma bakanı cumhurbaşkanından, söz konusu emri yazılı olarak isteme sorumluluğunda değil midir?" diye sordu...
***
Yarman, orman yangınları konusunda ise şöyle dedi:
"Türk Hava Kurumu'nun yangın söndürme uçakları yok dendi, o zaman neden uçak almıyorsun? Geçiyorum… 'Yangın yerel yönetimlerin sorumluluk alanında' dendi… Değil! Kaldı ki, yerel yönetimler, yangın bölgesinde olsun, olmasın, ellerinden geleni yaptı.
Jandarma, İçişleri Bakanlığı'nın emrinde olarak sahaya indi. İyi… Nedir ki daha geniş güce sahip askerî birlikler neden sahada değil? Bu soruya yanıt, otomatik veriliyor. Yasa değişti, Vali çağırırsa askerî güç yardıma gelir… Eyvallah, iyi de, Vali neden çağırmaz ki!
Hanımefendiler, beyefendiler: Halisane uyarıyorum… Suç işlemeye devam ediyorsunuz!
İdare'nin, ordu birliklerimizden, yangınlar sürecinde yardım istememesi, çok acıya patlayan ve onarılamaz bir taksir olmuştur."
***
Ve şimdi, Yeniçağ İnternet'in haber koordinatörü Fatih Ergin, bir yazılı emri değil ama Kastamonu'da sel felaketi denilen HES faciasıyla ilgili bir resmî uyarıyı açıkladı:
Bozkurt'ta yaşayan bir çiftçiye selin gerçekleştiği Çarşamba günü giden mesajda "Çiftçilerimizin dikkatine! Bölgemizdeki yoğun yağışlar nedeniyle sel riski beklenmektedir. Tesislerimizi ve arazilerimizi korumak amacıyla barajlarımız kapatılmış, regülatör kapaklarımız açılmıştır. Tüm çiftçilerimizin önlem almasını önemle rica ederiz" denildiği görüldü!
İlçede yaşayanlar ise "Kapaklar açılınca, sular çayın kenarına kurulmuş kereste deposundaki tomrukları sürükledi, tomruklar, ilçe merkezindeki köprüyü tıkayıp çayı baraj gölü haline getirdi, köprü, suyun ağırlığı ile yıkılınca da sular önünde ne varsa aldı götürdü, ölümler bu sebeple meydana geldi" diyor!
Bilim adamı geçinen bazıları ise hâlâ küresel ısınmadan söz ediyor! Bazı beyinlerde gerçekten ısınma var!
Yaptıkları iş, ABD ve İngiltere medyasındaki uydurma haberleri papağan gibi tekrarlayıp "bilim" diye satmak! Ülkeyi yönetenler ise Bozkurt ilçesinde suların sürüklediği tomrukların köprüyü tıkaması gibi milletin geleceğini yok etmekle meşgul...