Hilâfetçilerin açtıkları Tevhid bayrağının üzerinde ''Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resulullah'' ifadesi yazılıdır.
AKP, 2004 yılında okullarımızda çocuklarımıza okutulan Din Kültürü kitabında, Tevhit bayrağı üzerinde yazılı olan ''Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resulullah''ın tercümesinden Hz. Muhammed ismini çıkardığında, bugün sokaklarda Tevhit sancağı açan Hilâfetçilerden en küçük bir itiraz gelmediği gibi oylarını yine de AKP'ye verdiler.
Bugünkü Hilâfet çıkışları, kısacası Cumhuriyete, devlete karşı bir muhalefet şeklidir.
Birileri hilâfete öylesine susamışlar ki, üstelik bu birilerinin İslâm diye bir meseleleri de yok.
İngilizlerin de Hilâfetin kaldırılmaması için çok büyük gayretleri olmuştu. Çünkü sadece Halifeyi elde ettiğinde, o Halifeyle her türlü kötülüğü gayet kolayca başarırsın. Tıpkı Başkanlık Sistemi gibi.
Hatta İngilizler Atatürk'e ''Hilâfeti bize verin'' dediler.
Şayet Hilâfet İngilizlere verilmiş olsaydı, Londra'da oturan kukla bir Halife tayin edecek ve bu halifeye verdirdiği fetvalarla sömürgesi olan ülkelerde yaşayan Müslümanları istediği şekilde yönlendirecekti.
Kısacası, fert (Halife) üzerinden toplumlara hükmetmek.
Başkanlık Sistemi de ABD dayatmasıydı ve başardılar.
BAŞKANLIK VE HİLÂFET, ÖYLE BİRER TUZAK Kİ;
SADECE BİR KİŞİYİ İKNA ETTİĞİNDE HER ŞEYİN ÖNÜ AÇILIYOR.
2006 da C.IA elemanı bir Y.ahudi olan P.aul B.ernard Henze, ABD Başkanı G.eorge W. Bush’a, Türkiye ile ilgili sunduğu dosyada altı kalın çizgilerle çizili aşağıda okuyacağınız not bulunmaktadır;
‘’Türkiye’nin, ABD politikalarının ve çıkarlarımızın yanında olup destek vermesinden emin olmak zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlar çok zeki ve ileri görüşlü insanlarmış. Ta o günlerden bugünleri görüp denetim mekanizmasını sıkı tutarak ülkenin yapısının bozulmasını zorlaştırmışlardır. Öyle bir denetim ve koruyucu yapı oluşturmuşlar ki, hükumeti ikna ettiğimizde karşımızda Türkiye Büyük Millet Meclisi, Meclisi ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde de karşımıza yargı çıkıyor. ABD’nin Türkiye ve Ortadoğu’da ki çıkarları, Türkiye’de üniter devlet yapısının yerine Federal devlet kurulmasını gerektiriyor. Bütün bunların olabilmesi için YARGI- ORDU-MECLİS- HÜKUMET tek kişinin elinde toplanan BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçilmelidir… Bir tek kişiyi ikna etmek, bir birini denetleyen Yargı- Ordu- Meclis, Hükumet zincirini ikna ederek dördünü aynı anda ABD çıkarlarına hizmet ettirmekten çok daha kolaydır. ABD çıkarlarına hizmet etmediği ve Ortadoğu’da bize itaakâr olmadığı takdirde, Başkanlık Sisteminde idareye hakim olan TEK KİŞİYİ devirmek çok kolay olur. 1 Mart 2003 de Türkiye’de şayet Başkanlık Sistemi olmuş olsaydı Tayyip Erdoğan 65 bin askerimizin ülkesine yerleşmesine izin verecekti. ABD'nin Ortadoğu'da ki menfaatleri için Türkiye'de mutlaka Başkanlık Sistemine geçilmelidir.’’
İçimizdeki hilafetçiler ne Türk, ne milli, ne yerli, ne de gerçek birer Müslümanlar. Sadece Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölüp parçalayarak yok edebilmek için sahte birer HİLÂFETÇİLER.