Emekli yarbay Mustafa Dönmez, 2023-2030 yılları arasında başlamak üzere, dünyanın yeni bir buzul çağına gireceği yönündeki bilim adamlarının iddialarını hatırlattı, Türkiye ve Orta Doğu coğrafyasında terör örgütleri kullanılarak meydana getirilen kargaşanın ve "Fırat'ın doğusu" denilen sorunun, bir de bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Bilimsel öngörülere göre, dünya buzul çağına girerse, insan hayatının devam edebileceği bölge olarak Türkiye'nin de içinde bulunduğu İslam coğrafyası kalacak. Mezopotamya ise dünyanın cenneti haline gelecek. Fırat ve Dicle boyları, ana yerleşim merkezi olacak!
Öyleyse nükleer güce sahip devletlerin, bu coğrafyaya el koyarak kendi nüfuslarını taşımak gibi projeleri olduğunu da düşünmek gerekir. Rusya ve ABD'nin Suriye'de özerk bölgeler planında anlaşmış olması manidardır.
Büyük Orta Doğu Projesi ise Evangelist kadrolar tarafından her ne kadar Tevrat temelinde dini bir ideoloji gibi tasarlanmış olsa da asıl hedef insanları birbirine kırdırarak coğrafyayı boşaltmak olabilir.
***
Dünyanın yakın zamanda buzul çağına gireceği bir varsayım olabilir. Fakat ABD'nin kendi belgelerinde, 2003 ve 2004 tarihli Rand Corporation raporlarında "İslam içi çatışma stratejisi" vardı. Bu, aslında büyük bir planlamaydı. Nitekim El Kaide'den sonra IŞİD markasını kullanarak, bölgede ciddi bir kaosa sebep oldular.
Türkiye'deki PKK açılımının ardında ise İsrail'in "Mezopotamya Projesi" vardı!
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 2009 yılı Ağustos ayında, Irak, Suriye gezisine çıkmadan önce "İki ülke arasında güçlü bir stratejik iş birliğinin ortaya çıkması, ortak bölge olan Mezopotamya Havzası ve Orta Doğu'yu refah ve istikrar alanı haline dönüştürecektir. Bu bizim vizyonumuzdur" demişti. Eski Amerikan Büyükelçisi Pearson da "Erzurum'dan Bağdat'a kadar uzanan bölge tek bir ekonomik bölge olacak" demiş, ayrıca Barzani'nin İnternet sitesinde, "Bu bölge aynı zamanda tek bir siyasi bölge haline gelecek, TSK bu topraklardan çekilecektir" yorumu yayınlanmıştı.
***
Bu arada, avukatları aracılığı ile konuşan terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, şu iddiada bulunmuştu:
"AKP benim yol haritamdan yararlanıyor. Ben yol haritamda Orta Doğu'daki demokratik çözümleri belirtirken Dicle-Fırat Havzası Demokratik Konfederalizmini önermiştim. Davutoğlu şimdi bunun görüşmelerini yapıyor Irak ve Suriye'yle."
Öcalan'ın daha eski tarihli açıklamalarını araştırınca, gerçekten de "Dicle-Fırat havzasında tarım, su ve enerji konfederasyonu" ifadelerini kullandığını görmüştüm..
Avrupa Birliği Komisyonu'nun 6 Ekim 2004 günü açıklanan Türkiye İlerleme Raporu'nda, Dicle ve Fırat havzalarındaki barajların ve sulama tesislerinin İsrail'in de dahil olduğu uluslararası bir konsorsiyum tarafından yönetilmesinden söz ediliyordu.
AKP hükümeti, bir taraftan da GAP ve Orta Anadolu bölgelerinde İsrail yatırımlarının önünü açıyordu. İsrail ile imzalanan iki mutabakat metni 5 Ekim 2004 günü Resmi Gazete'de yayınlanıyordu.
Birincisinde, İsrail, GAP bölgesi ve Orta Anadolu'ya sulama tesisleri yatırımı için davet ediliyor, ikincisinde ise bu tesislerin uluslararası yönetime kavuşturulacağı belirtiliyordu!
***
Eski Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, "Fırat ve Dicle'nin toplandığı suların havzası sadece Şanlıurfa veya Mardin'le sınırlı değildir. Kuzeyde Erzurum Palandöken Dağı'na kadar uzanır bu sınır. 'Suların idaresi 'ne demek? Bu, Palandöken'den itibaren, idareyi onların eline vermektir. Ayrıca bu konsorsiyumda İsrail'in işi ne?" demişti.
2018 yılı Mart ayında ise su kaynaklarının özelleştirilmesi, yasaya bağlandı!
CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi, "Sularımızın özelleştirilmek istenmesiyle emperyalist güçlere hizmet mi edilmektedir? Sularımızı özelleştirme kararını veren iktidar mıdır, dış mihraklar mıdır?" diye sormuştu. Yedekçi, 24 Haziran seçimlerinde aday gösterilmedi!
Brunson konusu ise ABD'ye sunulan Türkiye'yi şeytanlaştırma kozu gibi işlev görüyor!
Kamuoyunun bilgisine sunulur!