Erciyes’te Cuma hutbesi okunurken, Dörtyol’dan gelen emekli öğretmen Miyase Taşkın ağlıyordu...
Hoca özetle, “Bu ülkenin sadece gündüzleri değil, geceleri de bizimdir. Tarihin en parlak medeniyetini kurup, kâinatın boyutları kadar genişlettiğimiz zaman başarmış olacağız.
Burada, Erciyes’te Arafat Meydanı’nda toplanırcasına bir araya gelmemiz gurur vericidir. Allah, size Arafat sevabı versin...
Allah, bizi İkinci Kurtuluş Savaşı yapmak mecburiyetinden muhafaza etsin...” diyordu...
Dörtyol TÜRKAV Başkanı Reşit Taşkın’ın eşi Miyase Taşkın, Erciyes’e gelmeden önce bir rüya görmüştü.. Rüyasını da eşine anlatmıştı.
Rüyasında, Kâbe, dağların arasından, uçarak Cuma Namazı’nın kılındığı meydana geliyordu... Miyase Hanım, Hoca’nın Arafat Meydanı benzetmesini duyunca, daha
fazla dayanamıyor, hüngür hüngür ağlıyordu...
Biliyorsunuz, Türk halkının okumayla-yazmayla arası pek yok...
Bu durum gazete tirajlarından da belli. Ülkücüler de Türk Milleti’nin enerji direniş seviyesinin bir göstergesidir ya, onlar da pek okumuyorlar... Tabii okuyanlara
sözümüz yok.
Yıllardan beri yazılarımızdan, araştırmalarımızdan, kitaplarımızdan genellikle habersiz olanlar, Erciyes Kurultayı ile ilgili yazdığımız bir kaç cümleden, bir şekilde haberdar olmuş... Bizi, yıllardan beri takip edenleri tebrik ediyor, sadece o bir iki cümleyi duyanla ise sitem ediyor...
Tabii sitem edenler arasında, bizi çok iyi tanıyanlar da var...
Tabii, biz Hoca’nın Cuma Hutbesinde işaret ettiği, “İkinci Kurtuluş Savaşı verme mecburiyeti”ni gördüğümüz için, bütün ülkücülere bir mesaj vermek istemiştik.
Mesajın yüzde 90 oranında doğru algılandığını fark ettim.
Bunlardan biri Almanya’dan gelen Ali Demir’di.
Ali Bey, “Hocam, yağmurumuz oldunuz” dedi. Bu sırada MHP Kayseri İl Yönetim Kurulu üyesi ve Erciyes Meydan sorumlusu Adem Gürer ile birlikteydik. O da Ali
Demir gelmeden önce, biraz sitem etmişti...
Ali Bey’e dönüp, “Estafurullah... Bazı arkadaşlarımız da yağmurun doluya dönüşmemesi gerektiğini söylüyor” dedim. Esas olarak, biz, yüreğimizdeki sancıyı bütün ülkücülerin yüreğine naklederek, bugüne kadar yazıp-çizdiklerimizle anlatamadığımız gerçekleri bir şok halinde onlara duyurmak istemiştik...
Erciyes bir sembol...
Ama bugünkü iktidar, çıkardığı kanunlarla, Erciyes’i de yabancı bir şirkete devretme yetkisine sahip oldu...
Gelecek yıl, Erciyes, bir yabancı şirkete satılırsa, ülkücüler yine burada toplanabilecek mi? Bunu anlamak istiyorum...
Sadece Erciyes değil, bütün vatanın tapusu teslim ediliyor, kimseden tepki gelmiyor... Yanlış söylüyorsam, bir tek kişi çıksın da “Arslan Bey, tespitleriniz yanlış” desin...
“MHP düğmeye basıyor” başlıklı yazımızda doğrusu, bu yönde işaret beklediğimi ifade etmiştim. Herhalde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün yapacağı Erciyes konuşmasında, Türkiye’nin tapusunun teslim edilmekte olduğunu işleyecektir.
Ve herhalde, ülkücülerin bu gidişe “dur” deme mecburiyeti de vardır. Bu mecburiyet genetik yapılarından, kanlarından gelmektedir...
Vatanın tapusu gittikten sonra konulacak tepkinin ne anlamı olur? Fakat Kayseri MHP İl Başkanı Ömer Faruk Murat, basılacak düğmenin, bütün MHP il başkanlarının Devlet Bahçeli’yi MHP Genel Başkan adayı göstermeleri olduğunu söyledi.
Murat, böylece 12 Ekim’e kadar geçecek zamanın kaybedilmeyeceğini, ülkücülerin parti içi meselelerden başlarını kaldırıp, ülke meselelleri ile ilgilenebileceğini belirtti...
Ömer Faruk Murat, “Biz enerjimizin yüzde 80’inini parti içi meselelere harcıyoruz. Bu enerjiyi dışarıya , ülke meselelerine harcadığımız zaman, hem görevimizi yapmış oluruz, hem de başarılı oluruz...” dedi...
İşte ben de, “Türk devleti tasfiye edilirken, Erciyes’ten çıkacak karar, bu süreci durdurmalı” derken, farklı bir görüş öne sürmüyorum...
Adı üzerinde Kurultay! Kurultaylar ne için yapılır? Ülke meselelerini görüşüp bir karara varmak için, değil mi?
Bu karar doğru olursa, Erciyes gerçekten Arafat olur, Kâbe gerçekten Erciyes’e taşınır...
Türk Milleti, yeniden ülkücüleri bağrına basar ve işbirlikçilerine hak ettikleri cezayı verir, değil mi?