Erzurum ve Hatay, çocukluk ve gençlik yıllarımda bulunduğum iki güzel ilimiz...
Erzurum’da 2 yıl, Antakya’da 6 yıl kaldım... 23 Temmuz hem Erzurum Kongresi’nin hem de Hatay’ın Türkiye katılmasının yıldönümüdür...
Yıldönümü törenlerinde ben de öğrenci olarak bulunurdum...
Erzurum Palandöken İlkokulu’nun müsameresinde Atatürk’ün gençliği hitabesini perde arkasından ben okumuştum...
Bir 23 Temmuz günü Antakya Lisesi adına Türk bayrağını ben taşımıştım...
24 Temmuz da Cumhuriyetin kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması’nın yıldönümüdür...
Bakanlar Kurulu, Erzurum Kongresi’nin 84. yıldönümü dolayısıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın başkanlığında Erzurum Kongresi`nin yapıldığı tarihi kongre binasında toplandı. Binanın önüne “Cumhuriyetin temelleri bu binada atıldı” diye bir pankart asıldı...
Erdoğan, toplantı sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum Kongresi’ne başkanlık ettiği, üzerinde “Kemal Paşa” yazılı masada oturdu!
Erdoğan, o masaya oturmaya layık mıdır? “Avrupa Birliği istiyor” bahanesini kullanarak cumhuriyetin temellerini ortadan kaldıracak ne kadar yasa varsa TBMM’den geçirdikten, halkların kendi kaderini tayin hakkını, yabancılara doğrudan yatırım hakkını, toprak satın alma hakkını tanıdıktan sonra Erzurum Kongresi’nin yapıldığı binada Bakanlar Kurulu’nu toplamak, olsa olsa Atatürk’ün kemiklerini sızlatmaktır.
Atatürk, Damat Ferit hükümeti de aynı politikaları takip ettiği için, sadece dış düşmana karşı değil, işbirlikçilere karşı da milli mücadeleyi başlatmıştı. Bugün işbirlikçilik, Erdoğan’a yakıştırılıyor...
Hem de hocası Erbakan tarafından...
Dolayısıyla, binanın önündeki pankartın devamı olmalıydı, “Cumhuriyetin temelleri bu binada atıldı, temelleri yıktıktan sonra yine bu binada toplandık” demeliydiler...
Erzurum Kongresi’nin 84’üncü yıldönümü kutlama törenlerinde konuşan Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Süha Dengizek, “Erzurum Kongresi`yle ortaya çıkan irade Atatürk ve arkadaşlarının en büyük silahı olmuştur.
Bu kongrede bağımsız ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti`nin temelleri atılmıştır” diye bir konuşma yaptı...
O halde Erzurum ve Şark vilayetleri aynı iradeyi yeniden göstermeli değil mi? Nerede Erzurum’un ve Şark Vilayetleri Müdafaai Hukuk Cemiyetleri’ninin iradesi?
TBMM Başkanı Bülent Arınç, “Erzurum Kongresi sonrasında yayımlanan bildiri ile vatanımızın kurtulması, milletimizin sonsuza kadar var olması için milli egemenliğe dayalı, hiçbir şarta bağlı kalmaksızın özgür bir Türk devleti kurulması düşüncesi ve kararlılığı tüm dünyaya duyurulmuştur.
Her aşaması eşsiz bir kahramanlık ve vatanseverlik destanı olan Kurtuluş Savaşı’nın milli iradeye dayalı olarak kurulacak Millet Meclisi denetimi altında yürütüleceği bu tarihi toplantıda kabul ve ilan edilmiştir” diyor...
O halde Sayın Arınç, kendisinin başkanı olduğu TBMM’den, cumhuriyetin temellerini sarsan yasaların nasıl çıktığını da açıklamalı değil mi?
Milli iradeye aykırı yasalar, kendisinin yönettiği toplantılarda kabul ve ilan edilmiyor mu?
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de mesajında bağımsızlık savaşının önemli dönemeçlerinden olan Erzurum Kongresi`nin, bölgesel bir toplantı olarak düşünülmesine karşın, ülke genelini ilgilendiren kararları ve sonuçlarıyla ulusal nitelik kazandığını vurguladı.
Sezer, “Erzurum Kongresi kararlarıyla, ulusal sınırlar içinde yurdun bölünmez bir bütün olduğu vurgulanmış, Türk Ulusu`nun ülkesine her koşulda sahip çıkacağı, hiçbir zaman boyunduruk altına girmeyeceği, dayatmaları kabul etmeyeceği, bağımsızlık ve özgürlük yolunda savaşma kararlılığı dünyaya duyurulmuştur” dedi. Peki ama Sayın Sezer,
cumhuriyetin temellerini ortadan kaldıran yasalara nasıl imza atıyor?
Sezer, “Cumhuriyetimizin, kazanımları ve nitelikleriyle korunması ve yaşatılması, hepimize düşen en önemli görevdir” diyor...
Elbette ama, bir numaralı görevli kendisi değil midir?
23 Temmuz, aynı zamanda Hatay’ın anavatana katılmasının da yıldönümü demiştik.
Atatürk hasta hasta son görev olarak Hatay’ı yeniden vatana katmak için çabalamış, ancak sonucu göremeden vefat etmişti...
Özal’dan beri bütün Türkiye Cumhuriyetleri hükümetleri ise Kıbrıs’ta ABD ve AB’ye taviz üzerine taviz verdiler. Tayyip Erdoğan ise seçimden önce Kıbrıs konusunda Simitis’e söz vererek iktidara geldi...
Denktaş’a cephe aldıktan sonra, nihayet bu konuda olumlu bir tavrın içine girdi. Yine de güven telkin etmiyor, çünkü genel politikaları, tamamen taslimiyetçi çizgide...
O halde, hangi hakla Kemal Paşa’nın masasında oturabiliyor?
Atatürk Türkiyesi’nde yaşasaydık, Tayyip Erdoğan gibi birisi, Atatürk’ün kurduğu Türk devletine “ırk devleti” diyebilir miydi?
Atatürk Türkiyesi’nde yaşasaydık, Lozan TBMM’den çıkan yasalarla delik deşik edilebilir miydi?