Nereye gidiyoruz?
''Nereye gidiyoruz?'' sorusunun cevabını en net şekilde verebilmemiz için Sadrazam Sokullu devrinden başlamak üzere Osmanlı'da devlet idâresinden Türklerin sinsi bir şekilde dışlanarak yerlerine dönme ve devşirmelerin getirildiklerini çok iyi bilmemiz gerek.
KAPTAN-I DERYALAR!
Türk 43
Dönme devşirme 118.
Katan-ı Deryaların içinde bakın kimler var.
Müezzin Zâde Ali Paşa;
Ömründe bir kerecik olsun sandal bile idâre etmemiş…
Kara Davut;
Padişah katili ahlâksız bir zat…
Uzun Piyale Paşa;
Padişahın mallarını çalan âdi bir hırsız…
Devşirme Firari Ahmet Paşa;
Osmanlı donanmasını Mısır Vâlisi M. Ali Paşaya teslim eden hain…
MÂLİYE BAKANLIĞI- DEFTARDARLIK!
54 Türk
112 dönme devşirme.
SADRAZAMLAR!
78 Türk
137 dönme devşirme.
Yukarıda Kaptan-ı Deryalar, Sadrazamlar ve Defterdarlardan verdiğim örneklerle, son 19 yılın sonunda geldiğimiz nokta tıpa tıp örtüşmüyor mu?
ŞİMDİ ANLADINIZ MI?
''Yeni Osmanlıcıların'' ne yapmaya çalıştıklarını ve dedelerinin Osmanlıyı çökerttikleri gibi kendilerinin de sahte bir Osmanlıcılık kisvesi altında Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmaya yeminli olduklarını şimdi daha iyi anladınız mı?
Bugün Türk milleti olarak büyük bir açmazın içindeyiz!
Bu açmazda ki en büyük tehlike, MHP'nin Türk milletini yalnız bırakarak saf değiştirmiş olmasıdır!
En büyük tehditlerden biri de, Suriye'den muhacir kılıfıyla yurdumuza sokulanların çocuklarının üniversitelere imtihansız alınarak Osmanlı'da olduğu gibi devletimizin bünyesine sokulacak olmalarıdır.
Haçlı Seferleri, en son olarak da Sevr ile Türkleri Anadolu’dan çıkartamayan emperyalist güçler bu sefer de yerli işbirlikçileriyle el ele vererek kirli bir plan dâhilinde yurdumuzu göçmen- sığınmacı- mülteci akınıyla işgâle başlamışlardır.
İşgâl ediliyoruz!
Ortada çok kirli ve bir o kadar da sinsi bir oyun var!
Muhalefet pısırık, meselesiz, çilesiz, dostlar alışverişte görsün misâli tiyatro oynamaktalar.
Kılıçdaroğlu- Akşener ve diğerleri tehlikenin boyutları hakkında pek malumat sahibi değiller. Girdikleri esnafa ''KIYMA ALABİLİYOR MUSUN?'' gibi bir çanak soru sorarak çaplarınca ucuz bir muhalefet yapmaktalar.
Sınırlarımız bilerek ve kasten kontrolsüz bırakılarak, ne oldukları bilinmeyen yabancılar adeta yurdumuza davet edilmekteler!
Gelen bu yabancılara ''mülteci- sığınmacı- göçmen'' demek büyük bir aldatmacadır zira gelenler mülteci- sığınmacı- göçmen olmayıp, işgâl ordusu askerleridir.
Bu gelen yabancıların geri gönderilmelerine karşı çıkarak, geri gönderilmelerini isteyenler hakkında ahlâksızca sözler sarf edenler asla Türk milletinin bir ferdi olmayıp, içimizde mevzilenmiş olan müstevli kalıntılarıdır.
Bunlar, 1918 de İstanbul'a giren İngiliz askerlerine ''HOŞ GELDİN'' diyenlerin torunlarıdır.
Bunlar, 15 Mayıs 1915 de İzmir'e çıkan Yunan askerlerini çiçeklerle karşılayanların veletleridir.
Bu açmazdan mutlak kurtulacağız ki en büyük silâhımız, damarlarımızda ki asil kanda mevcut olan kudret, asâlet, tarihi tecrübelerimiz, imanımız ve de aklımızdır.