Birkaç gündür, ABD Başkanı Biden'ın aldığı özgürlükleri kısıtlama kararlarının uygulanmasına, pilot bölge gibi önce Türkiye'de başlandığına dikkat çekiyorum. Bu durum, sadece pandemi kararlarında kendisini göstermiyor. ABD'nin dış politikası, uzun süredir Türkiye'nin iç sorunu haline gelmiştir.
ABD Başkanı Biden, daha Afganistan'dan çekilme kararını dünyaya açıklamadan, Afgan ordusunun askerleri, otobüslerle İran'ı geçmeye ve Van sınırından Türkiye'ye girmeye başlamıştı!
ABD, Afganistan'ı işgal ettiğinde de Türkiye'yi oradaki politikalarına ortak etmişti. Birinci ve İkinci Körfez savaşlarında da Türkiye ABD çizgisindeydi ama Türkiye topraklarının bir kısmının işgal edilmesine onay vermek demek olan 1 Mart tezkeresi reddedilince fatura Türk ordusuna ve Meclis'e kesildi! Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi kumpas davaları, ABD'den yönetildi! Meclis de şimdi devre dışıdır!
Bu arada, 1 Mart tezkeresinin reddine rağmen Irak'a gönderilen füzelerin bir kısmı, Türk hava sahasından geçti! Arap Baharı da Amerikan parasıyla İstanbul'da tezgâhlandı! Libya'nın çökertilmesinde hava komuta merkezi İzmir oldu!
Suriye'nin karıştırılması ve parçalanması, ABD projesiydi, Türkiye'yi de bunun için kullandılar. Sonuçta, ABD, Türkiye'ye "Askeri harekâtlarda 32 kilometreden öteye geçemezsin" diye sınırlama getirerek PKK'ya, Suriye'nin kuzeyinde 100 bin kişilik ordu ve devlet kurdurdu! Öncesinde, bölgede katliam yaparak, milyonlarca insanı Türkiye'ye sürdüler. Büyük yıkım getiren açılım süreci de ABD'de planlanmıştı. Yine 15 Temmuz kumpası, İncirlik üssünden desteklendi!
***
O halde ABD'nin önümüzdeki yıllarda nasıl bir şekil alacağı, Türkiye için de önemlidir! Bu konudaki bilgileri, ABD içindeki muhaliflerin tespitlerinden çıkarabiliriz.
Mesela Washington Times yazarı Cheryl K. Chumley, Demokrat yönetimin, küreselcilerin "küresel hükümet projesi"ni uygulamaya çalıştığını, pandemi gibi krizlerin, dünya çapında, gücü çok az kişinin elinde toplamak için çıkarıldığını, "Büyük Sıfırlama Projesi"nin hedefinin tek dünya devleti kurmak olduğunu, bunun için acele ettiklerini, BM Genel Sekreteri Guterres'in bu sebeple "acil eylem planı"ndan bahsettiğini, çünkü aciliyet duygusu yaratmanın paniğe yol açtığını, insanlar arasında endişe, kaos ve kafa karışıklığına sebep olduğunu bunun da küreselcilerin insanları daha kolay yönetmesine yaradığını, işler sakinleştiğinde ve insanlar rasyonel düşünmeye başladığında, küreselcilerin paniklemeye başladığını, bunun Demokratların az bir zamanlarının kalmasından kaynaklandığını, Beyaz Saray'ı kaybederlerse, büyük sıfırlamacıların kaybedeceğini, bundan sonra koronavirüs krizi gibi küresel boyutlarda kriz yaratmaları, insanları koyun moduna sokmaları, bunun için de insanları derin korku çukurlarına düşürmelerinin mümkün olmayacağını, hava durumu modellerinden iklim değişikliği korkusu yaratmanın da tutmadığını, zamanın daraldığını, Biden'ın siyasi sermayesini kaybettiğini, Meclis ve Senato koltuklarını kaybederse küreselciler için zamanın daha da kısalacağını yazıyor ve "Amerika'nın katılımı olmadan dünyaya hakim olamayacaklarını biliyorlar. En büyük korkuları başka bir Donald Trump! Trump'ın kendisi değilse bile başka bir Trump'tan korkuyorlar" diyor.
***
Arizona Başsavcısı Mark Brnovich ise 22 Kasım'da yürürlüğe girecek olan aşı talimatlarının yasadışı göçmenler için geçerli olmamasının anayasaya aykırı olduğunu, bu sebeple Arizona Bölge Mahkemesinde dava açtığını açıkladı.
Hani Türkiye'de de kısıtlamalar, Suriyelilere, Afganlara ve turistlere uygulanmıyor ya! Uçakta, şehirlerarası otobüste onlardan aşı pasaportu veya test raporu istenmiyor ya!
Yani bu saçmalık Türkiye'de uygulanmaya başlandı ama ABD, 22 Kasım'ı bekliyor! Takipçilerimizden Yunus Emre Özdemir'in belirttiği gibi bu politikaları uygulayabilmek için iknaya, reklam kampanyasına, korkutmaya, tehdide, hakarete, yalana, dolana, aldatmaya, insanların aklıyla alay etmeye neden ihtiyaç duyuyorlar?