Kurtuluşumuzun reçetesi çok kolay ve sadece bir cümleden ibârettir;
''Kurtarılmayı birilerinden beklemeyip, önce kurtulmayı arzu edip kendimize güveneceğiz''
Toplum olarak kurtulmayı arzuluyor muyuz?
Hayır arzulamıyoruz.
Ya ne yapıyoruz?
Kendimize uyduruk bir lider bulup biat ederek, karşı tarafa insafsızca taarruza geçiyoruz!
Meselâ, farz edelim ki;
Akşener istifa etmiş!
Bahçeli, kin ve haset komasına girip ölmüş!
Kılıçdaroğlu, baskılara dayanamayıp intihar etmiş!
Erdoğan, günahlarının ağırlığından bitkisel hayata girmiş!
Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu, avanta köprüsünden uçmuşlar!
Filanca siyâsi ise yediği millet malından fena şekilde zehirlenip tahtalı köyü boylamış!
Bütün bunların ne önemi var ki?
Bunların tamamı aynı bütünün parçaları ve aynı bahçenin dikenleri olup, her seferinde bizi aldatarak aynı delikten defalarca sokan merhametsizler değiller mi?
Yeter ki ''Bir Türk Dünyaya Bedeldir'' sözüyle kendimize gelelim, akabinde ise ilk 3. Maddesi olmak üzere Amasya Tamiminde alınan kararları bir kez daha okuyup gereğini yapalım!
1- Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2- İstanbul hükumeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.
3- Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Âkif, böylesi karanlık günler için İstiklâl Marşının ilk kelimesini ''KORKMA'' olarak seçmiştir.