Hitler'in propaganda bakanı Göebbels, "Herhangi bir propagandanın gerçek ya da yalan olduğunu o propagandanın kaynağı belirler. Propagandada kullanılan yalanlar ne kadar büyük olursa insanların onlara inanması kolaylaşır, yalanın etkisi artar. Halkın zihni her zaman sıcak tutulmalıdır, soğumasına ve işlerin olağan akışına dönmesine izin verilmemelidir." demişti.
Günümüzde bütün insanlığa yalanlar söyleniyor ve zihinler, sahte verilerle, yalan haberlerle günün 24 saati sıcak tutuluyor ki inanmaya devam etsin!
***
İkiz Kuleler'e yönelik saldırıdan sonra dünya kamuoyu, Afganistan'ın işgaline de yalanlarla hazırlanmıştı. ABD, saldırıdan El Kaide'yi sorumlu tutmuştu, hala da tutuyor ama insanlar, El Kaide'nin ABD tarafından kullanılan bir örgüt veya Mahir Kaynak'ın tespitiyle "marka" olduğunu o zamanlar bilmiyordu, şimdi bile bu tespite "komplo teorisi" deniliyor.
Irak işgali için gerekçe gösterilen "kimyasal silah üretiyorlar" iddiasının ise yalan olduğu yıllar sonra açıklandı!
Dünyadaki bütün radikalleri IŞİD adı altında Suriye'de toplayarak ülkeyi kan gölüne çevirdiler. Bu sırada Türkiye'de seçmenin bir kısmı, "Yeni Osmanlı'yı kuruyoruz" diye, "Emevi Camii'nde namaz kılacağız" diye uyutuldu!
Son olarak Türkiye'de yurt genelinde tespit edilen PKK'lı terörist sayısının 197 olduğu açıklandı! Suriye'nin kuzeyinde aynı örgütün PYD adı altında ABD desteğinde 100 bin kişilik ordu kurmuş olduğu gerçeği ne olacak?
***
Bütün dünyada, ölümcül bir virüs yüzünden insanların sokakta yürürken düşüp öldüğüne dair görüntüler gösterildi, insanlar dehşete düşürüldü, buna dayanarak pandemi ilan edildi, "kapatma" uygulandı; viroloji ve mikrobiyoloj biliminin, epidemiyolojinin o güne kadar ulaştığı bütün bilimsel bilgiler rafa kaldırıldı. Mucidinin "virüs tespitinde değil gen tespitinde kullanılabilir" dediği testler büyük ölçüde yanlış sonuç verdiği halde teşhiste kullanıldı! Her yaştaki hastaya aynı tertip ilaçlar elden verildi veya hastanede uygulandı! Yanlış veya aşırı doz ilaçtan ölenlerin sorumluluğunu üstlenen olmadı! "Grip virüslerinin aşısı olmaz" denilmesine rağmen ısrarla "aşıdan başka çare yok" denildi. "Pandemi sırasında aşı, mutasyonları daha dirençli kılar" denildi ama kimse dinlemedi. Gen terapisi sıvılarının içinde iletken ve manyetik bir madde olan grafen tespit edildi. İspanyol Prof. Madrit'in laboratuvar analizini yalanlayamayınca "grafenin zararı yok" dediler!
Bilim adamlarının itirazları galip gelmeye başlayınca Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ni sahneye sürdüler. O da bütün bu iddiaları, "komplo teorisi ve yalan" diye suçladı, daha da ileri giderek bilimsel gerçekleri söyleme yetkisinin BM gözetimindeki kamu otoritelerine verilmesi gerektiğini savundu. Guterres, "We must make lying wrong again." yani "Yalan söylemenin yanlış olduğunu yeniden hâkim kılmalıyız" diyerek sanki bilim adamlarını susturmak isteyen ve büyük yalanın yanında yer alan, dünyada yalanın hâkim kılınmasına hizmet eden kendisi değilmiş gibi konuştu.
***
Propagandada korkuya başvurmak, bir otoriteye referans vermek, reddedilmesi istenen fikrin komplo teorisyenleri arasında popüler olduğu imajını vermek, böylece kendi bilim dışı fikirlerini "bilime inanıyoruz" diye kabul ettirmek, din adamlarını kullanmak, yetmezse alenen tehdit etmek, herkesin gözü önünde cereyan eden uygulamalardır.
Sonra "üçüncü doz", "hatırlatma dozu" derken, ABD Gıda ve İlaç Dairesi, "Üçüncü doza gerek yok" diye ilaç şirketlerinin "altı ayda bir doz" dayatmasına karşı çıkınca açık düştüler ama belli etmemeye çalışıyorlar!
Burada Kazım Karabekir Paşa'nın, "Yanlış bilgi, felaketin kaynağıdır" sözlerini hatırlatmak isterim.