9 EYLÜL 1922 DOLAYSIYLA

Bir kö(p)ek kadar bile vefalı değilsiniz!

Topunuz, acımasız birer en(g)ereksiniz!

Neden mi vefalı değilsiniz, söyleyeyim;

Çünkü sizler, bunca nimetinden, sonsuz merhamet ve cömertliğinden sınırsızca istifade ettiğiniz Türk milletini fırsatını bulduğunuzda sokan birer engerek yıla(n)ısınız!

Köpek kıssasını anlatmadan önce, önemle bilmenizi isterim ki;

İçteki ve dışımızdaki düşmanlarımızın öncelikli meselesi Türk'ü yok etmektir!

Türk milleti olarak bizim öncelikli meselemiz ise;

Beyinlerimizi bilim ve Türklük şuuruyla, gönüllerimizi ise İslâm iman ile donatmaktır. Bir ikinci yol hüsrandır, çözülüp yok olmaktır!

SİZLER KÖ(P)EK BİLE OLAMAZSINIZ!

Osmanlı döneminde bir kadın ekmek almış evine dönüyorken, Süleymaniye câmii'nin duvarının dibinde enikleriyle yatan bir köpek görür. Köpeğin halsizliğinden ve yavruların hareketsizliğinden günlerdir aç olduklarını anlayan kadın, yanlarına gider ve çantasından çıkardığı ekmeğin birini parça parça ederek önlerine koyar.

Ekmekleri gören ana köpek, ani bir hareketle fırlayarak kalkar ekmeğe koşar. Yavruları da annelerinin yanına gelerek büyük bir iştahla karınlarını doyururlar.

BİR YIL SONRA

Aynı kadın bir yıl kadar sonra aynı yerden geçerken, bir anda 4-5 köpeğin saldırısına uğrar. Kadın, büyük bir korkuyla ne yapacağını şaşırır. Tam o sırada karşıda yatan daha yaşlı bir köpek, yattığı duvar dibinden ok gibi fırlayarak gelir ve kadının önüne perde olur. Bu durumu gören diğer genç köpekler ani bir manevrayla dönüp kaçışırlar.

Diğer köpekleri oradan uzaklaştırarak kadını kurtaran köpek, kadına dönerek, uzunca bir zaman kadının gözünün içine bakar, adeta ‘’Ben sizi tanıdım, yavrularımla aç karnına yatarken, sen geçen yıl ekmeğinin biriyle beni ve yavrularımı doyuran kadınsın, sana saldıranlar ise benim geçen yıl ölümden kurtardığın yavrularımdır. Onlar seni tanıyamadılar çünkü o zaman yavruydular, tanımış olsalardı asla sana saldırmazlardı, yavrularım ve kendi adıma sizden özür diliyorum, bizi affet’’ dercesine!

GÜNÜMÜZE GELECEK OLURSAK

Ey Türk milletinin şefkatli kanatları altında yaşayıp, Türk’ün vatanının havasından, suyundan, nebatat ve hububatından beslenmekle kalmayıp, şanlı Türk Ordusu sayesinde ırzı- Namusu- Canı- Malı- Mülkü- Şayet var ise dini- Kıblesi- Câmisi ve dahası gemicikleri, rezidansları, villaları teminat altına alınarak, bütün bunlara ilâveten en üst makam ve mevkilerinde saltanat süren nankörler!

Sizlerden fazla bir şey beklemiyoruz!

Hiç olmazsa, sizleri bugünlere taşıyan Türk milletine karşı, Süleymaniye Câmii’nin duvarının dibinde yavrularıyla aç yatan o kö(p)eğin, bir yıl sonra tanıdığı karnını doyuran kadına karşı göstermiş olduğu sadakatin, vefanın yarısını gösterin yeter!

EN(G)EREK YI(L)ANI;

Gel gör ki sizler daha henüz bir köpek seviyesinde bile değil, adeta zehirli birer EN(G)EREK YI(L)ANI gibisiniz!

Yı(l)anın, ne dostu ne de vefası olur!

Yı(l)anın görevi sadece sokmaktır, tıpkı sizin, ekmeğini yediğiniz Türk milletini asırlardan beriye her fırsatını bulduğunuzda soktuğunuz gibi!

Türk milletinin şefkat ve merhameti sayesinde, Türk milletinin her türlü nimetlerinden istifadeyle mutlu ve müreffeh bir hayat sürdüğünüz bu aziz vatana karşı yapmış olduğunuz ihanet ve alçaklıklarınızın sebebi ne olabilir ki diye düşündüğümüzde aşağıda ki hükme varıyoruz;

Sizler, Türk düşmanı birer azılı ırkçısınız!

Asırlardan beriye fırsatını kolladığınız şartlar henüz daha oluşmadığı içindir ki şimdilik kendi ırkçılıklarınızı İslâm’la kamufle ederek sureti haktan gözükmeye çalışan birer nankör, birer münafıksınız!

Şimdilik güya İslâm adına hareket edermiş gibi gözükerek, Türk milletine, Türk Devletinin üniter yapısına karşı merhametsizce saldırıp ve Türk’ün bütün maddi ve mânevi değerlerini yok etmenin gayreti içindesiniz!

VATAN;

Soylu, asil ve karısının, kızının, bacısının, gelininin namusu ve bekâreti üzerine titreyen ve bu kutsal değerler uğruna ölümü göze alabilen şerefli insanların varlık sebebidir ki sizin için bu değerlerin hiçbir önemi yoktur, çünkü sizler içimizdeki müstevli kalıntıları birer nankörsünüz.

YORUM EKLE