Algı yönetimine karşı paradigma değişikliği!

Propaganda ile ilgili "24 saat yalan söylüyorlar ki..." başlıklı yazıma cevap gönderen "Tonyukuk", algı yönetimi ile ilgili bilgiler paylaştı.

Dr. Cihan Oğuz, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi'nde yayınlanan "İletişimde Yeni Bir Kavram: Medya Psikolojisi" başlıklı makalesinde şu bilgileri vermektedir:

"Algı Yönetimi (Operasyonu) tanımı, 'Psikolojik Savaş' veya 'Psikolojik Harekât' yerine ilk kez 17 Mart 2010 tarihinde NATO'nun Belçika Mons'taki SHAPE Karargâhı'nda Psikolojik Operasyonlar Dairesi Başkanı olan Yarbay Steven Collins tarafından NATO dergisine yazdığı makalede kullanılmıştır."

***

Cengiz Akyol, 2015 tarihli "Algı Yönetimi" başlıklı makalesinde şu tespitleri yapmıştır:

"1980 yılında CIA tarafından hazırlanan 'Yanıltma Taktikleri: Efsaneler ve Gerçekler' isimli raporda, algı yönetimi çalışmalarında kullanılacak 10 temel kuraldan söz edilmektedir:

İlk iki kural şöyledir:

'Hedef kitlede mevcut olan bir inanış, görüş ve düşüncenin manipüle edilmesi, o bilginin/fikrin yanlışlanmasından veya yeni bir fikir ve görüş kabul ettirmekten daha kolaydır.

İnsanların algı mekanizmalarının belirli sınırları bulunmaktadır, onlara sunulacak bilgilerin tamamının birden sunulması yerine kademeli olarak sunulması daha etkilidir.'

Burada iki yöntemden bahsedilmektedir:

1- Belirsizliğin azaltılmasını amaçlayan birinci yöntemde, hedef kitlenin bilmediği bir konuda net olarak ortaya konulmuş bir hedefle ilgili tamamen yanlış, manipüle edilmiş bilgiler kullanılarak kitlenin algısının yönetilmesi amaçlanmaktadır.

2- Belirsizliğin artırılmasını amaçlayan ikinci yöntemde ise hedef kitlenin amaçlanan konuya ilişkin bir kısım bilgisi bulunmaktadır. Bu durumda ortaya sunulacak çok sayıda bilgi ile bir tür bilgi kirliliği oluşturulması hedef kitlenin hangi bilgilerin doğru hangilerinin yanlış olduğu konusunda tereddütlerin oluşması sağlanmaktadır. Böylece oluşturulan bu bilgi kirliliği kanalıyla manipüle edilmiş bilgilerin de kabul ettirilmesi daha kolaylaşacaktır."

***

Tonyukuk, bu bilgiler ışığında Türkiye'deki algı yönetimiyle ilgili değerlendirme yaptı ve şöyle dedi:

"Hedef kitlede mevcut olan bir inanış görüş ve fikrin manipüle edilmesine örnek, Atatürkçülük üzerinden yapılan algı operasyonudur. Atatürk ile ilgili ortaya atılan yanıltıcı ve manipüle edilmiş hap bilgiler tek merkezden hazırlanıp medya üzerinden servis edilmektedir.

Manipüle edilmiş bilgiler kademeli olarak verilerek tepkiler önlenmektedir. 'Şeriatı getireceğiz' dedikleri anda buna tepkiler büyük olacaktır ancak kademeli olarak mevcut durum kötülenip arka planda yapılmak istenenler de kademeli verilir.

Hedef kitlede mevcut durumdan bir kopma olmayacağı algısı oluşturularak, hedeflenen amaç gizli bir şekilde o insanların beynine kademeli olarak yerleştirilir.

Ülkemizde mevcut sistemin korunacağı vurgulanarak, 'Atatürk değil ama Kemalizm kötüdür' algısı beslenir. Aslında hem ülkenin laik Cumhuriyet rejimine hem de Atatürk'e karşı sistemli projeli bir saldırı söz konusudur."

***

Şimdi bu bilgiler ışığında dünyada ve Türkiye'de meydana gelen olayları ve bu olayların medyada yansıtılış yöntemlerini gözden geçirelim! İnsanlık göz göre göre, uçuruma sürükleniyor! Konuyla ilgili bilimsel veriler ise hurafe olarak tanıtılıyor. Bunlar da yetmiyor, devletlerin karar alma yetkisi üzerinden mecbur edilen insanlar, o uçuruma bile bile atlıyor! Öyle ki kitleselleşen pıhtı atmalar ve kalp krizleri bile virüsün üzerine yıkılıyor!

Küresel ve tek merkezden sürdürülen algı yönetimine karşı, yerel düzeylerde dağınık tepkiler göstermek, sonuç vermez. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin yaşama hakkını bile ulus devlet yöneticilerini kullanarak çiğneyen bu sisteme karşı, onların platformlarında mücadele etmek ise izin verdikleri kadar mümkündür! Dolayısıyla, öncelikle bu konuda küresel düzeyde bir paradigma değişikliği gerekmektedir! Herkes düşünsün!

YORUM EKLE