DERİSİ SOYULMUŞ YÜREK GEZDİRMEK!

TBMM'DE BİR TEK ÜLKÜCÜ VE MİLLİYETÇİ YOK!

Ricam, yazımı yarım yamalak okuyup usulen beğenip geçecekseniz sakın sayfama uğramayınız, memnun olurum. Benim beğeni almak gibi bir derdim yok. Benim yazılarımın en lezzetli kısmı sona doğrudur, çünkü hedeftekilere asıl öldürücü kurşunu hep son bölümde sıkarım...

Her ne kadar beş duyu sisteminin merkezi olup, acılar, elem ve hüzünler beyinle hissedilse de, târifi imkânsız öylesi acılar vardır ki, bu acıları beyin değil ancak ve ancak yürek duyar. Bu duyuşa ‘’Yüreğin sızlaması'' veya da ''Yürek sızısı’’ derler.

Hani bir Azerbaycan deyişi var ya ‘’Derisi yüzülmüş yürek gezdirmek’’ diye!

Bu akşam sizlere ‘’Derisi yüzülmüş yürek gezdirmek’’ sözü üzerinden ÜLKÜ ERLERİNİN yürek sızılarından bahsetmeyi arzuladım.

Dava, gönül ve hal ehli olan üstün vasıflı çilekeş ÜLKÜ ERLERİNİN çekmiş oldukları acıların târifi imkânsız olduğundan, bu yüksek karakter sahibi dava adamları, vatan- Millet- Din ve devlet uğruna çektikleri acılarını beyinleriyle değil de yürekleriyle duyarlar ve yürekleri devamlı sızlar.

Onların bu sızılarını ancak ‘’Derisi yüzülmüş yürek gezdirmek’’ şeklinde ifade edilebiliriz.

Derisi yüzülmüş yürek gezdirmek;

Leylâ, Leylâ diye inleyerek tepeden tırnağına kadar Leylâ olan Mecnun’a has bir durumdur.

''Derisi yüzülmüş yürek gezdiren'' tâbiri;

Vatan vatan diyerek vatanlaşan,

Bayrak bayrak diyerek bayraklaşan,

Milletim milletim diyerek milletiyle tek vücut olan,

Allah Allah zikriyle Allah’ta yok olan üstün vasıflı, gönül ve Hakk eri Ülkü erlerine has bir durumdur.

Eğer mum yanmirse yaşamir demek.

Mumun yaşaması yanmağındadır....

Yukarıdaki bu güzel Azerbaycan sözü mucibince şayet bir insan, milletinin ırzı, namusu ve dininin ağrısını, vatan toprağının sızısını yüreğinde duyup mum gibi yanıp tükenmiyorsa o insan yaşamıyor demektir.

O insan bir ceset,

O insan bir hayâlet,

O insan gereksiz bir mahlûkattır.

Başımıza baş yaptıklarımız, oylarımızla seçip idâremizi ellerine teslim ettiklerimizin arasından acaba, ‘’Derisi yüzülmüş yürek gezdiren’’ bir tek kişi olsun çıkar mı?

Ankara’dakilerin topuna birden sorsak ki ‘’Aranızda derisi yüzülmüş yürek gezdireniniz var mı?’’ diye!

Bir teki çıkar da;

Ben yıllardır derisi yüzülmüş bir yürek gezdiriyorum.

Benim yüreğimin hem derisi yüzülmüş, hem de içinde milletime, devletime, bayrağıma olan muhabbetim öylesine bir korlanmış ki her hücrem bir fırın olmuş dayanılmaz acılar içinde yanıyorum’’ der mi acaba?

TBMM'de inanmış, her yönüyle mükemmel sadece tek bir ÜLKÜCÜ- TÜRK MİLLİYETÇİSİ olmuş olsaydı, inanın Türk milletinin kaderi değişir, ne vatan toprağımızı ecnebilere satabilirler, ne de ABD- İsrail- İngiltere'nin kirli plânları gereğince, Afganlı, Suriyeli ve Afrikalılardan oluşan 17 Milyonluk İŞGÂL ORDUSU sınırlarımızdan içeri girebilirlerdi, pardon AKP ve yandaşlarınca davet edilebilirdi.

Dahası ise;

Ne ANDIMIZI kaldırabilirler,

Ne ''TC'' yi tabelâlardan silebilirlerdi.

Ne de tabanı kırık, omuzu düşüğün biri çıkıp ''Türklük ayaklarımın altında'' diyebilirdi.

BURADAN DİYÂNETE SESLENİYORUM;

Ey Diyanet İşleri Başkanı!

15 Temmuz gecesi 5 dakika içinde yurdumuzun bütün câmilerinde SELÂLAR okutabiliyorsun da, yıllardır câmiye uğramayan, gelip vakit ezanlarını dahi okumayan binlerce İmam ve Müezzinlerin varlığından niçin habersizsin, söyler misin?

Politikayı bırak, o leke kabul etmez cübbene siyâsetin necasetini sıçratma ve Cuma hutbelerini hazırlarken de Atatürk'ü unutma.

Yine unutma ki;

Senin zamanında câmilerimiz boşaldı ki yarın ilâh-i mahşer de bunun hesabı çok ağır olacak. Bütün bunları bilerek ve isteyerek mi yapıyorsun?

10 Ağustos 2023
ORHAN KILIÇOĞLU
YORUM EKLE