Ruhun şâd olsun koca yiğit.
Ölümünün 6. Sene-i devriyesi.
Sen unutulmaz bir ülkücüsün, seni unutmadık!
Unutmak tükenmektir ve de büyük bir nankörlük!
Kadir kardeşimin en büyük üzüntüsü;
Uğrunda ömrünü tükettiği davasına musallat olup, ülküsü için şehadet şerbeti içerek kara toprağa giren binlerce Türk gencinin emanetine saygısızlık edilmesiydi.
O'
Balgat ve Bilge ismini duyduğunda hiddetlenir ''yazıklar olsun bunlara'' diyerek isyanını dile getirirdi.
Yıl 1973
Fındıkzade Trabzon Öğrenci Yurduna gittiğimde, Kadir Uzun kardeşim yaralanmış yatıyordu. Bıçaklı bir saldırıya uğramış şans eseri kurtulmuştu.
Kadir Bey ülküdaşımız bizim mahallemizde duvarlara ÜÇ HİLÂL ÇİZEN ilk kişiydi. Gençlere marşlar öğretir deniz kenarında topluca söyletirdi
Denizin içindeki bir kayaya direk dikip, direğin üzerine ''TÜRKEŞ'İN BOZKURTLARI'' yazılı bir tabelâ asmıştı.
Ahhh!
Her şey daha dün gibi diyeceğim ama aradan koca yarım asırlık bir zaman geçti.
Ülkücü görüş o yıllarda Anadolu’ya henüz daha yeni yeni yayılıyor, başı üniversiteli gençler çekiyordu ki o genç bozkurtlardan biri de Kadir Uzun’du.
Telefonunun müziği MEHTER MARŞI idi.
Lisede öğretmen iken telefonu çaldığın da hemen açmaz öğrencilerine sınıfta ders saatinde Mehter Marşını dinletirdi.
O'
Dertleri zevk edinmiş,
Rahatı sevmeyen,
Milletimin dertlerini unuturum diye mutlu olmaktan korkan koca bir yiğitti!
O'
Bazen Ferhat olur, Şirini olarak gördüğü Türk'ün adına dağları delen, bazen Mecnun olur, Leylâ bildiği vatanı için çöllere düşen,
O'
Bazen Kürşat olur kırk çerisiyle saraylar basan,
Yağmurlu- karanlık bir gecede çekildiği VEY IRMAĞI kenarında düşmana kılıç çalarak kırk çerisiyle UÇMAĞA varan.
O’ yiğitti,
O’ korkusuz bir ülkü çerimizdi.
O’ benim her zaman gurur duyduğum bir ülkücü kardeşimdi.
Zamansız gidişiyle içimizi yaktı.
Yerin dolmuyor koca yürek Kadir kardeşim.
ÜLKÜCÜNÜN TOPRAĞA DÜŞMESİ!
Ülkücü bir yiğidin toprağa düşmesi,
Mecnunun Leylâsına kavuşması gibidir.
Mecnun’un Leylâ'yı sayıklaması misâli,
O’ da vatanı sayıklamıştır dilinde tespih timsâli.
O' bazen Ferhat olup, Şirin'i bilmiştir vatanı,
Dağları delmiştir ülkü sevdasıyla delik delik.
Islık çalarak gelip bağrına saplanan kalleş kurşun,
Tarihe destandır düşerken ki o heybetli ve mert duruşun.
Tanrı Dağından Hira'ya esen rüzgârlarla serinlesin ruhun,
Sakın duyma Balgat'ta olanları, kaçar huzurun.
Ey imanla donanıp, Türklüğü kuşanmış Çeri,
İlk gece diyecekler sana, gir cennetten içeri.
KAHRAMANLIK İLERİYE ATILIP, GERİYE DÖNMEMEKTİR
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir..
(NİHAL ATSIZ)