İSTANBUL'U ECNEBİLERE SATANLAR FETHİ KUTLUYORLAR!

Önce bir not;
Osmanlı ocakları, kendileri gibi AKP yandaşı bazı oluşumları bir çatı altında toplayarak ''Osmanlı Ülkü Ocakları Federasyonu''nu kurmuş olup, Genel Merkez binaları ise MHP Genel Merkezine yakın bir yerde bulunuyor, yâni MHP'li Milletvekillerinin her gün önünden geçtikleri bir yer!

Osmanlı Ocaklarına derim ki ülkücülük;
Milli, insâni ve İslâmi olmak üzere üç boyutludur.
Fıtri bir hadise, insani bir tercih ve imâni bir harekettir.
Tarihi, kültürel ve mânevi derinliği olan yüce bir idealin adıdır.
Duygu, kültür ve bilgiden ibaret üç temel kaide üzerinde yükselen fikri bir şahlanıştır ki bu isim size çok bol gelir. Siz kim ülkücülük kim?

Bu konuda Bahçeli'den en küçük bir sesin çıkmayışı akıllara çok şeyleri getiriyor!

Ortada bir hırsızlık var!
Ülkücü ismi öyle kurudan yavan bir isim olmayıp, 5000 şehidin şehadet kanlarıyla tarihe düşülen muhteşem bir nottur.

KONUYA GELELİM;
Fâtih Sultan Mehmed'in, ta o günlerden bu günleri görerek yapmış olduğu bir bedduası var!

Fatih Sultan Mehmet Han'ın yıllar önceden yaptığı bu bedduaya âmin diyorum.

Bu ağır bedduanın günümüzdeki muhatabının kim olduğunu tahmin ediyor ve bu bedduanın kısa bir zaman sonra kendisini haki yeksan edeceğinden de eminim.

Çağlar açan İstanbul fatihi Sultan Mehmet Han Bizans’ı fethettikten sonra imparatorluk sarayını gezerken mahzenden iniltiler yükselir. Yanındakilere ''İnin şu mahzene bakın'' der.

Mahzene inenler, zindanda her tarafı yara bere içinde vücüdünun muhtelif yerlerinden kanlar akan yaşlı bir Keşise rastlarlar ve bu durumu Fâtih'e anlatınca, Fâtih, ''Derhal yanıma getirin'' der.

Fâtih, yaşlı Keşişe ”Bu perişan halin nedir, niye buraya hapsedildin?” diye sorunca, Keşiş halini arz eder;

”Kuşatma başladığında İmparator beni huzura çağırdı ve İstanbul’un düşüp düşmeyeceğini sordu. Ben de ilmime dayanarak bunun son muhasara olduğunu, şehrin elimizden çıkacağını söyledim. Çok kızdı, bana eziyet edip buraya attırdı”

Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet Han bir an düşünür ve o papaza şu soruyu sorar:
”Peki bu şehir bir gün olur bizim de elimizden çıkar mı? ”

PAPAZIN CEVABI DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR;
“Ne zaman ki içinizde fesat artar, halkınız kendi menfaatlerine teslim olur, mülklerini yabancılara satanlar çoğalır, idârecileriniz yabancılardan medet umarlar ve onlarla işbirliği yaparlar, işte o zaman bugün aldığınız şehir o gün elinizden çıkar.”

FATİH ORADA HEMEN ELLERİNİ ALLAH'A AÇAR VE ŞÖYLE BEDDUA EDER.
Ya Rabbi!
Böylelerini kahrına ve gazabına uğratmanı dilerim, Allah’ın bütün gazabı bu toprakları yabancılara satanların üzerilerine olsun, iki cihanda da yüzleri üzere sürünüp, yarın mahşer meydanına boyunlarında lânet halkaları takılı bir vaziyette sürüklenerek getirilsinler ve ebedi makamları cehennem olsun… ”

Dikkat edilecek olursa, Fatih Sultan Han, bedduasında sadece isim vermemiştir ama; o bedduanın bugünkü muhatabının ismi, kim olduğu ve adresi 17 seneden beriye açık ve net olarak bilinmektedir de kimse doğruyu konuşmuyor.

Makam, çıkar, menfaat, makarna ve kömür çuvalları gözleri perdeleyip basiretleri bağlamış vaziyette.

Muhalefet ise, kör, sersem, aptal ve aksak. Topunu toplasan bir fındık kabuğunu doldurmazlar!

Ben bu yazıyı yazarken eminim ki;
Fâtih'in beddusının günümüzdeki muhatapları şimdi ellerine aldıkları mikrofonlardan ''Cennet Mekân Fâtih Mehmet Sultan'' diye söze başlayıp nutuklar sallamaktalar!

YORUM EKLE