ABD, askerî olarak yenilmiş olabilir ama Afganistan İslâm Emirliği adı altında bu ülkeyi Taliban'a bırakmak, ana stratejilerine uygundur. ABD'nin 2004 yılında İslâm dünyası için belirlediği strateji, "İslâm içi çatışma stratejisidir."
İslâm içi çatışma stratejisinin hayata geçirilmesi, El Kaide, IŞİD, El Nusra gibi örgütlerle sağlanamadı. Çünkü İslâm'ı terörle anılır göstermek ve İslâm dünyasını birbirine düşürmek için kurulan bu örgütlerin, ABD'nin istihbarat organizasyonu olduğu anlaşıldı.
Taliban ise başlangıçta Pakistan istihbarat servisi tarafından seçilen Afgan üniversite öğrencileri tarafından kurulmuştu ama hemen ardından 200 gence, Pentagon'da askerî eğitim verildi. Taliban'ı bugün yöneten, o ekiptir... Yalnız nedense kimse bu gerçeğin üzerinde durmuyor!
***
ABD'nin, ondan önce de İngiltere'nin İslâm dünyası için ne düşündüğünü, 1929 yılında Falih Rıfkı Atay şöyle değerlendirmişti:
"Şark milletlerini Garplı ve medeni olmadıkları için köle olmaya lâyık gören Garplılar, aynı milletlerin kendi medeniyetlerine girmesini menetmek için bütün politika ve bütün silah fabrikalarını seferber etmiş gibidir. Şimdi Garp'a karşı Müslüman taassubunu ateşleyenler, Garp papazlarıdır. Eskiden orduları Hıristiyan düşmanlarına saldırtan kilise, bugün cami cemaatlerini Garp düşmanlığı ile yoğuruyor.
Çünkü Şark milletleri, Anadolu Türkleri gibi uyandığı zaman, bütün Şark vatanları Anadolu gibi müstakil ve şerefli olacaktır.
Şark milletlerine ilk öğretilecek hakikat budur: Her yerde mücedditler, fes ve sarığın üzerindeki kavuktan evvel, silindir şapkanın üzerindeki sarığı çıkarmalıdır."
***
Falih Rıfkı Atay'ın "Garplılaşma"yı medeniyet zannetmesi eleştirilebilir, çünkü medeniyet insanlığın ortak ürünüdür ama Batı'nın Doğu milletlerine bakış açısının hiç değişmediğini düşünürsek, Asya'nın kilidi durumundaki bir ülkeye, Taliban gibi bir yönetimi neden layık gördüklerini daha iyi anlayabiliriz.
Kabil'e giren Taliban militanları, sokakta kadınları sopayla dövmeye, yer yer kurşuna dizmeye başlayınca, örgüt, bu görüntülerin lehine olmayacağını bildiği için ülkedeki bütün kadınlara bir çağrı yaptı ve "Geçici bir süre evden çıkmayın!" dedi.
Kabil'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit, "Güvenlik güçlerimiz kadınlarla muhatap olma konusunda eğitim almamıştır, bazıları kadınlarla nasıl konuşulacağını bilmiyor. Bu karar kadınların kötü muamele görmesini engellemek içindir" dedi.
Kadınlarla nasıl konuşulacağını bilmeyen adamlarla ülke yönetecekler! Hem de devleti yeniden kuracaklar!
Hintli filozof Beydeba'nın Kelile ve Dimne'de sorduğu gibi soralım:
- Bu nasıl olacak?
***
Kadın gördüğünde şeytan görmüş gibi davranan, Pakistan'daki tarikat yapılanmaları içinde yetişmiş, çocukluğunu da gençliğini de yaşamamış, genç yaşta eline silah verilmiş, hepsi de insan öldürmüş insanlardan oluşan bir kadro bu!
Öyle ki şimdi 40'lı yaşlarını geçmiş militanlar, Kabil'e girdiklerinde, bir lunaparktaki çarpışan arabalara ellerindeki otomatik tüfeklerle bindiler! Şibirgan'da ise bir eğlence merkezindeki lunaparkı içinde heykeller var diye ateşe verdiler! IŞİD de Suriye'de tarihî eserleri tahrip etmişti!
Hayatı travmalarla geçmiş bu insanlara dayanarak devlet kurulabilir veya yönetilebilir mi?
***
İşte Batı'nın göstermek istediği İslâm modeli Taliban rejimidir! Bu itibarla, Taliban yönetiminde bir Afganistan, Yaşar Nuri Öztürk'ün "İngilizlerin Müslümanları mahvetme siyasetinin esası, İslâm'ı İslâm'la yıkma siyasetidir" dediği ana stratejiye yani şimdi ABD'nin benimsediği hedefe hizmet edecektir.
Peki durum böyleyse 26 Ağustos 2021'de Büyük Taarruz'u başlatan kurucu kadro ile Taliban arasında kıyaslama yapmak veya "Türkiye'nin Taliban inancıyla ters bir yanı yok" demek neye hizmet eder?