Hata, kusur, günah, cinayet, ihanet vs. adına ne derseniz deyin, bunlardan birisi Kozmik Oda'ya girilerek yapıldı...
'Devletin bağırsakları temizleniyor' diye resmî sırlarımıza yapılan kap-kaç operasyonu sayesinde, sırlarımız şimdi hangi düşman veya potansiyel düşmanların elinde tam olarak bilmiyoruz bile... Bildiğimiz bir şey varsa, o da 'sır' anlamında eskisi kadar güvende olmadığımız ve dış tehdide çok daha açık hâle geldiğimiz...
Birkaç yıl içinde anlaşılacaktı ki, millî güvenliğimizi kemiren, zaman zaman 'iş birliği'ne varmış 'iktidar gevşekliği'nin yol verdiği operasyonlar zincirinin en önemli halkalarından birisi Kozmik Oda operasyonuydu... O gün uyutulan devletin, birkaç yıl içinde hangi bedelleri ödeyeceğine maalesef hep birden şahit olduk... Bu gidişe şahit olmak istemeyenlerin, karşı çıkanların, tehlikeyi sezip itiraz edenlerin başlarına gelenlere de...
Ne gariptir, dandik kâğıtlara çizdikleri krokilerle Bülent Arınç'a sözde suikasta gelenler, onu vuramamıştı ama o operasyonların tamamı bir bütün olarak ele alındığında devlet fena vurulmuştu!.. O gün 'bağırsakları temizlemek'le övünen Arınç, bugün, kurucusu olduğu partinin tanıtım filminde neden yer bulamadığına ağlıyor... Hep birden abandıkları devlet ise yaralarını sarmaya çalışıyor...
***
Elbette aynısı değil ve elbette aynı niyetle sürdürüldüğünü iddia etmek zor ama bugün Devlet Arşivleri'nde yaşanan operasyon, Kozmik Oda benzeri bir sıkıntıya yol açabilir... Millî hafızamızın ve kimisi sır niteliğinde olabilecek arşivlerimizin korunması ve değerlendirilmesi, 25-30 yıldır bu işe emek veren, sadece meslek olarak değil, millî bir dâvâ olarak gören personelden büyük oranda koparılıyor... Yıllarını, emeğini ve ruhunu bu işe vererek yetişmiş ve büyük tecrübeye sahip olmuş personel, mesleğiyle hiç ilgileri olmayan alanlara kaydırılıyor... Dünyanın ciddi hiçbir devletinde rastlanamayacak bu skandal, izaha muhtaç bir şekilde sadece bizde yaşanıyor...
Bilindiği üzere, eski sistemde Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü vardı... Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, lağvedilenin yerine Devlet Arşivleri Başkanlığı oluşturuldu... Kurum personeline sadece sözlü garanti verildi ve personel havuza devredildi... Toplam 524 personelin 300'den fazlası başka kurumlara kaydırıldı, yani sözlü garanti havada kaldı...
***
Bunun adı açıkça 'tasfiye'ydi... Bakalım yerlerine kimler istihdam edilecek, bu büyük tecrübenin yeri nasıl, hangi tecrübe, hangi gerekçe ve hangi özelliklerle doldurulacak... Arşivleri namusu gibi bilen ve korunmasında büyük titizlik gösteren, tekrar vurgulayalım, bunun 'millî bir dâvâ olduğunun şuurunda olan' personelin yerine, hangi kriterler esas alınarak takviye yapılacak?
Biz uyarmış olalım... Dün Kozmik Oda skandalıyla bu devlet çok şeyler kaybetti... Millî varlığımızı çok yakından ilgilendiren sırlarımız, her zaman aleyhimize kullanılabilecek olanların eline geçti... Sadece bu örnek bile Devlet Arşivleri gibi önemli bir kurumda personel istihdamının ne kadar hayatî olduğunu göstermeye yeter de artar...
***
Şimdiye kadar arşivlerin namusu bu personele emanetti ve onlar da sahip çıkmışlardı... Ahbap-çavuş ilişkisiyle, sadece siyasî kimlikle veya başka gerekçelerle bu ayarları değiştirmek Kozmik Oda benzeri riskler içerebilir ve bunun da sorumlusu, yeni düzenlemeyi yapanlar olur...
Hatadan dönülebilir umuduyla çağrımızı yenileyelim: Henüz her şey bitmiş mi? Değil... Hâlâ telafi şansı var mı? Var... Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün Ankara ve İstanbul birimlerinde çalışmakta iken, yeni yapılanmada Devlet Arşivleri Başkanlığı'nda istihdam edilmeyen personelinin, herhangi bir ayrıma tâbi tutulmaksızın Devlet Arşivleri Başkanlığı'nda yeniden istihdam edilmeleri bu işi çözecektir...
Diliyoruz, ilgililer bu fahiş hatadan vaz geçerler... Ve diliyoruz, 'ülke bekası'nı gerekçe göstererek, siyasî iktidara destek olan milliyetçi siyasetçiler, bu desteğin karşılığında muamelenin böyle olmaması gerektiğini ilgili yerlere hiç gecikmeden hatırlatırlar, hatadan dönmelerini sağlarlar...