KRİZ Mİ, AKP ELİYLE TÜRKİYE'YE DARBE Mİ?

Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Es-Sani, Türkiye'nin ekonomik gidişatı nedeniyle ortaya çıkacak fırsatları değerlendirdiklerini söyleyince aklıma ister istemez, özelleştirmelerin hızlandığı 2005 yılında, Electrolux şirketinin Türkiye Genel Müdürü Nevio Pollesel'in Türkiye dahil birçok ülkede yatırım için fırsat kolladıklarını söyledikten sonra "İyi bir avcı silahı dolu beklemeli. Üzerinden ne zaman bir kuş geçeceği belli olmaz. Biz de öyle yapıyoruz" diye konuşması geldi.
***
O sırada 11 ülkeden, ciroları yaklaşık 900 milyar Euro'yu bulan 19 çokuluslu şirketin üst düzey yöneticileri, İstanbul'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında 2. Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı'nda buluşmuştu.
IMF Başkanı Rodrigo de Rato, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Shengman Zhang, Avrupa Yatırım Bankası Başkanı Philippe Maystadt'ın da yer aldığı toplantıda Ford, Citigroup, Newmont Mining, Metro AG, BNP Paribas, Arcelor, Hyundai, Unilever, ISCAR, Merloni, Fiat, Telecom Italia ve Pirelli, Toyota, Nortel, Corus, Mitsui, Daimler Chrysler ve Unicredit şirketlerinin yöneticileri hazır bulunuyordu...
Bu arada, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de yabancı yatırımcıların Türkiye'ye akın akın geldiğini belirterek, ülkenin geleceğinin parlak olduğunu söylüyordu.
Citigroup Yönetim Kurulu Başkanı Sanford Weill de "Türk ekonomisinin geleceği hiç bu kadar parlak olmadı" diye konuşuyordu. Türkiye'deki bankacılık sektörüne el koyan Citigroup Global Bankacılık başkanı Michael Klein ise uluslararası oyuncuların Türk bankalarına gösterdikleri artan ilginin, "sektörün doğru yolda olduğunun bir göstergesi" olduğunu belirtiyordu. Yani adam "Bankalarınızı bize devrettiğiniz oranda iyi yoldasınız, aferin, böyle devam edin!" diyordu.
Türkiye ile dalga geçiyorlardı!
***
Bir yıl önce de yani 2004 yılında, dünya ekonomisini elinde bulunduran 8 ailenin liderleri, Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn'un özel uçağı ile Türkiye'yi paylaşmaya gelmişti. İngiltere'nin Financial Times gazetesinde 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts"Türk Lokumu" başlıklı yorumda "Bankalarımız İstanbul'da çok ciddi miktarlarda alımlar yapıyor" diyorlardı.
İstanbul'da yapılan ve küresel şirketlerin başkanlarının katıldığı son Yatırım Danışma Konseyi toplantısının sonuç bildirisinde "Türkiye'nin enerji sektörünün serbestleştirilmesi, yeniden yapılandırılması" istenmişti! Petkim'in işini bitirmek için Erdoğan'dan söz aldıkları anlaşılmıştı.
***
Türkiye ekonomisinin bütün kuruluşlarını ele geçirmek, onlar için gerçekten, yüzyılın en büyük başarısı oluyordu. Millî ekonomi kurmaya çalışan Atatürk'ten Lozan'ın intikamını alıyorlardı!
Öyle ya İngiltere temsilcisi Lord Gürzon, Lozan imzalandıktan sonra, İsmet İnönü'ye "Yarın harap bir memleketi imar etmek için önümüzde diz çökeceksiniz. Bizden yardım istediğiniz zaman, bugün reddettiklerinizi birer birer çıkarıp önünüze koyacağım." dememiş miydi?
Cumhuriyetin tökezlemesi, aslında Atatürk'ün öldüğü gün başlamıştı. Metin Aydoğan'ın "Türkiye Üzerinde Notlar 1923-2005" adlı eserinde zikrettiği gibi Türkiye, 12 Mayıs 1939 tarihinde İngiltere, 23 Haziran'da da Fransa ile iki ayrı bildiriye imza atmış ve kredi istemişti. Aydoğan'a göre "Türkiye'nin katıldığı tüm uluslararası anlaşmaların ortak özelliği, Batı'ya bağımlılığın artırılması ve egemenlik haklarının törpülenmesiydi."
Peki şimdi Katar'a, Birleşik Arap Emirlikleri'ne, yani onları kontrol eden İngiltere ve ABD'ye ne verilecek? Kanal İstanbul mu? Aselsan mı? Nedir bu Katar'ın "fırsat" dediği? Türkiye, mağazadaki fırsat reyonu mu oldu ki çevre ülkeler üşüştü...
Görünen o ki; AKP iktidarı eliyle planlanmış bu kriz sayesinde Türkiye'ye son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar!
YORUM EKLE