Öztürk'ün büyük devleti nerede?..

Mehmet Ali Öztürk, her şeyden önce bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı… Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki gıda fuarına katılmak için ilgili ülkeden vize alıyor ve gidiyor…

Suçlu birisi tutuklanacağı ülkeye, gerçek kimliğiyle ve pasaportuna vurdurduğu vizeyle herhalde gitmez!.. Suçlu olmadığı o yasal yollardan gidiyor ve eşiyle birlikte kaldığı otelde 20 Ocak 2018'de gözaltına alınıyor…

İlkel ve ağır şartlarda, işkence içinde geçirdiği tutukluluk ve sorgulardan sonra müebbet hapis cezasına çarptırılıyor… Ardında o ceza Federal Mahkeme tarafından onanıyor…'Suriye'ye izinsiz girmek, terör gruplarının propagandasını yapmak ve teröristlere destek sağlamak'la suçlanmıştı Mehmet Ali Öztürk…Oysa ömrünü başta Türkmen çocuklar olmak üzere mazlumlarla dayanışmaya adamış, Türkmen-Der ve Bayır Bucak Türkmen Dağı Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Derneği başkanlıklarını yapmıştı… Üstelik devletin yetişemediği yerlere yetişmeye çalışmış, yaptığı her yardımı da Kızılay'ın bilgisi dâhilinde gerçekleştirmişti...

Şimdi onun başına gelenlere baktıkça insan devletin ağırlığına acıyor, Dışişleri Bakanlığı'na ve Kızılay'a öfkelenmeden edemiyor… Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir vatandaşı bu sahipsizliği hak etmiyor...

* * *

Kürsülerden taşan 'büyüklüğümüze' itirazımız yok!.. Gözler sahada da 'büyüklüğün gerekleri'ni görmek istiyor!.. Büyük devlet refleksi nasıl olurmuş hatırlatalım: Öztürk'e, 'terör örgütlerine yardım' iftirası atıldı... Üstelik ÖSO ve Nusra aynı cümlede zikredilerek!..O, çocukların yaralarını sarmaya çalışırken, üstelik devlet kurumlarının bundan bilgisi varken, düşmanlığın hedefi oldu...

'Teröristlere yardım' gibi ağır bir ithamın muhatabı olduğunu bilseydi, ABD'nin tamamen kontrolündeki bir ülke olan BAE'deki bir fuara, üstelik eşiyle birlikte, gider miydi? Bu komploda, pasaportunu taşıyan vatandaşına sahip çıkma iradesi gösterecek bir devlet ve kurumları lazımdı... Maalesef yeterli hassasiyet gösterilmediği için Mehmet Ali Öztürk, sözde mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildi...

Yardımların belgesini istedikleri Kızılay, topu Dışişleri Bakanlığı'na, Dışişleri Bakanlığı ise Kızılay'a attı... Türkiye Cumhuriyeti bu davaya ağırlık koyamadı, koymadı ve mazlumlara yardım taşımaktan başka bir suçu olmayan vatandaşı, devletimizin itibarıyla birlikte cezalandırıldı...

* * *

Oysa başkaları böyle davranmıyor... Teröristini bile çekip alıyor, muhatabının elinden… Papaz Brunson için neler denmişti değil mi? Papaz, PKK ve FETÖ'ye yardım eden teröristti, Gezi'yi organize etmişti, 15 Temmuz başarılı olsa CIA Başkanı olacaktı, vs. vs...Sonuç: Süre verdiler... Mahkeme kararı daha çıkmadan, onu götürecek özel uçak havaalanına inmişti bile...

Aynı zamanda Almanya vatandaşı olan Die Welt muhabiri Deniz Yücel, 14 Şubat 2017'de, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik' ve 'terör örgütü propagandası yapmak'tan gözaltına alınmış, ardından tutuklanmıştı… Sonuç: Merkel bastırdı, söke söke aldı... Deniz Yücel, özel uçağa binip Almanya'ya doğru hareket ettiğinde bile elinde 'tutukluluk hâlinin devam ettiğine' dair evrak vardı üstelik!..

Temmuz 2017'de Fransız gazeteci Loup Bureau, Habur'dan geçerken yakalanmıştı... YPG üyesi olduğu gerekçesiyle Ağustos ayı başında tutuklanmış ve Şırnak T Tipi Cezaevi'ne gönderilmişti… Sonuç: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, devletimizi yönetenlerden Bureau'nun acilen serbest bırakılmasını ve Fransa'ya gönderilmesini istemişti... Bir ay içinde de tahliye sınır dışı işlemi gerçekleşmişti…

* * *

Şimdi ülkeyi yönetenlerden aslında Mehmet Ali Öztürk'ü değil, onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını kurtarmasını bekliyoruz…

YORUM EKLE