İngiltere Savunma Bakanlığı biyolojik silahlar uzmanı Dr. David Kelly’nin öldürülmesi, sadece İngiltere’yi değil, bütün dünyayı ilgilendiren bir olay...
Prof. Dr. Mahir Kaynak’a göre, olay İngiliz derin devletinin Tony Blair’i gözden çıkardığının da göstergesi...
SESAR ise, Benito Que, Don C. Wiley, Vladimir Pasechnick, Robert M. Schwartz, Set Van Nguyen, Victor Korshunov, Ian Langford, Tanya Holzmayer, Steven Mostow, David Wynn-Williams isimlerini saydıktan sonra, “Yukarıda sıraladığımız isimlerle evinin yakınlarında ölü bulunan İngiltere Savunma Bakanlığı biyolojik silahlar uzmanı Dr. David Kelly arasında ne benzerlik olduğunu düşünüyorsunuz?” diye soruyor.
Soruyu yine kendileri cevaplandırıyor: “Hepsi de biyologtular ve hepsi de ölü bulundular. Yukarıda sıralanan 10 ismin ölümü; ABD’de 11 Eylül saldırıları sonrasında Anthrax korkusunun yaşanmasının hemen ardından; 12 Kasım 2001-27 Mart 2002 arasındaki beş aylık dönemde gerçekleşti. İlk Anthrax vakaları 19 Ekim 2001’de gerçekleşmişti.
Daha da ilginci; yukarıdaki listedeki herkes mikrobiyolojide, virüsler ve DNA üzerine, çalışmalar yapıyorlardı. Pasechnick gibi isimler; Sovyetlerin gizli biyolojik savaş laboratuvarlarından ABD’ye iltica ederek; ABD’ye hizmet etmeye başlayan isimlerdi.
Haberlerin verilişinde Kelly’nin uzmanlığının ‘biyolojik savaş’ yerine; ‘kitle imha silahı uzmanı’ olarak adlandırılması ve haberin İngiltere’de Blair ve kabinesine yönelik başlatılan iç politika tartışması boyutu ile vurgulanması bir yana; bu skandalın Blair’in ABD’ye yaptığı gezinin hemen sonrasında patlak vermesi dikkatle not ettiğimiz unsurlardı.”
Değerlendirme şöyle devam ediyor:
“SESAR olarak; Kelly’nin ölümü açısından kilit noktanın İngiltere’de değil; ABD’de olduğunu düşünüyoruz. ABD’de beş ay içinde 10 tane mikrobiyoloğun ölümüne sebep gelişmelere baktığımızda; bir senatörün ofisine yollanan mektupla başlayan Anthrax (şarbon) korkusunun Bin Laden kaynaklı olmadığı çok kısa bir zamanda ortaya çıkmıştı.
O sıralarda rüzgar esse Bin Laden’den bilmeye fazlası ile meyilli ABD kamuoyuna; Bin Laden’in elindeki biyolojik terör kapasitesinin Anthrax sporlarını silah haline getirecek düzeyde olmadığının özellikle vurgulanması dikkat çekiciydi.
Bu bilginin ardından esas çarpıcı bilgi geldi; elde edilen Anthrax sporlarını geliştirme teknolojisi sadece ABD ordusunda vardı. Bilgileri açıklayan kurum ise FBI ve yarım ağız da olsa CIA idi. ABD; ABD ordusunun laboratuvarlarından kaynaklanan Anthrax sporlarının tehdidi altına girmişti. Sonraları olay kapandı ve bir daha da hatırlayan olmadı.
Olaylar; küresel imparatorluğa soyunan ABD ile yardımcısı İngiltere’nin derin devlet mekanizmaları içerisinde hayli ciddi çatlamaların meydana geldiğini ve küresel güçlerin oyununa ikna edilmiş odakların, bu oyuna ikna olmayan odaklarla çatışmasının gittikçe su yüzüne çıkmaya başladığını gösteriyor.
SESAR olarak geçenlerde yayınladığımız raporda; yaşanan ‘Süleymaniye Krizi’nin sadece bir ABD operasyonu olmadığını ve bu operasyonun Türkiye içinde de destekçileri bulunduğunu ve yaşanan bu skandal sonrasında Türkiye’de ABD ile senkron kadrolar ile ABD ile asenkron kadrolar arasındaki savaşın gittikçe kızışacağını duyurmuştuk.
Bu yazının hemen sonrasında ABD’ye giden Dışişleri Bakanı Gül’ün; ABD’de; Kuzey Irak’taki temasların artık Dışişleri Bakanlığı üzerinden yapılması yönündeki bir tasarıyı masaya koyacağı haberleri medyaya yansıdı.
Süleymaniye krizi; bu haberin öncesinde ve Dışişleri ıstihbarat biriminden yetkililerle MİT’in Kuzey Irak’ta ABD ile ortak çalışma yürüttüğü haberinin hemen sonrasında gerçekleşti. SESAR olarak bize ulaşan; müstesna bir kurumumuzun medya yöneticilerini çağırarak ABD’nin de aktif olarak istediği ‘Topluma Kazandırma Yasası’na destek verilmesi çağrısı yaptığı yolundaki haber de bu döneme rastlıyordu.
Türkiye’de ABD ile senkron yapılar ile ABD ile asenkron yapılar arasındaki çatışmanın ilk meyvesi Süleymaniye’de başına çuval geçirilen askerlerimiz oldu.
Bu çatışmanın İngiltere’deki kurbanı ise Dr. David Kelly’dir.
Türkiye’de yıllardır asker çekirdekli olan istihbari yapıların sivilleşmesi; Türkiye’nin küresel hegemonların çıkarları ile daha senkron hale gelmesi için elzemdir ve bu noktada Türkiye’de istihbari yapılar sivilleşirken aslında küresel hegemonların militerleşen istihbari yapılarının güdümüne daha fazla girmektedirler.
Dünya ve Türkiye; küresellerle senkron istihbari yapılar ile küresellerle asenkron istihbari yapılar arasındaki çatışmanın daha çok örneklerini görmeye adaydır.
Filler savaşırken, arada çok çim ezilecektir.” Dünya üzerinde nasıl bir senaryo sahneye konuluyor, Türkiye’yi yönetenler bu senaryoda nasıl rol alıyor, yavaş yavaş ortaya çıkıyor...
Tabii, senaryonun tamamını görmek gerek...