Sıkıştın mı ver korkuyu!

Dünya Sağlık Örgütü, varyant tespitinde Yunan alfabesini bitirecek ama "Xi" harfini Çin devlet başkanının adı olduğu için atladı. Önce 13'üncü harf olan "Nu" dediler sonra da 15'inci "Omicron..." Son harf, 24'üncü "Omega..." İsrail de Omega tatbikatı yaptığına göre varyantla korkutmalar devam edecek.

"Omicron varyantı"nı ilk olarak Güney Afrikalı doktor Angelique Coetzee'nin tespit ettiği açıklandı. İngiliz gazetesi The Telegraph'a konuşan Angelique Coetzee, "Şu ana kadar enfekte olanların tat ve koku kaybı yaşamadıklarını tespit ettik. Hafif bir öksürükleri dışında belirgin semptomlar yok. Enfekte olanlardan bazıları şu anda evde tedavi ediliyor. Yaklaşık yarısı aşısızdı'' dedi.

Tabii "yaklaşık yarısı aşısızdı" sözünün hiçbir kıymeti yok. Zira iki defa aşı olanlar da aşısız kabul ediliyor! Bostwana'daki dört vakanın dördü de aşılı!

Diğer taraftan, genetik terapi sıvısı Afrika'da yüzde beş oranında uygulandı. Dünyada en düşük vaka sayısı da Afrika'da... Bu itibarla, yeni varyantın Afrika çıkışlı olarak ilan edilmesi inandırıcı değil... Artık herkes, gen terapisi arttıkça, dünyada vaka ve ölüm sayısının arttığını da görüyor. "Bu sıvılar hiç kullanılmasaydı virüs varsa bile iki yılda kendi kendine etkisiz hale gelecekti" diyen virologlar var. Dünyada iki yıldan fazla süren bir salgın hiç yaşanmadı.

Uzman Dr. Orhan Kara ise "Nu varyantı" denildiğinde "İnsan vücudunda mRNA metoduyla virüs üretenler, Nü adında yeni bir virüs ürettiler. Ver korkuyu!" diye uyardı sonra da Omicron ilan edilince de "Ver mRNA'yı, üret Omicron'u. Yer misin yemez misin? İnsan vücudunda virüs üretilebiliyor. Afrikalıları mRNA'yı yaptırmaya ikna etmek işte bu kadar kolay. Omicron, varyant değil. Yeni bir 'üretilmiş virüs'. Üretim yeri insan vücudu... Bu işin cılkı çıktı artık." diye yazdı.

***

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden farklı birimlerin katılımıyla yürütülen ve Kovid-19 nedeniyle hastanede tedavi gören 210 hasta üzerinde yapılan çalışmayla D vitamini takviyesinin Kovid-19'dan ölüm oranını 2,14 kat azalttığı, hastanede yatış sürecini ise 1,9 kat kısalttığı tespit edildi.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, "Çalışmada, 210 vakanın 163'üne D vitamini takviyesi verdik, diğerlerine vermedik. Takviye alarak, D vitamini düzeyi 30 ng/dl'nin üzerine çıkan vakalarımız ile D vitamini almayanları karşılaştırdığımızda, D vitamini alanlarda hem yoğun bakım ünitesi de dahil hastane yatış süresinin daha kısa olduğunu hem de ölüm oranının daha az olduğunu gözlemledik" dedi.

Bu araştırmayla ilgili yorumlarda hep D vitamininin grip türü virüsler üzerindeki etkinliği üzerinde duruldu ama şu da bir gerçek ki D vitamininin faydasını tespit etmek için yeni bir araştırmaya gerek yoktu... Bu işin başından beri Canan Karatay ve Ahmet Rasim Küçükusta D vitamini tavsiye ediyordu zaten. Bu durumda bazı hastalara deney için D vitamini vermemek ve sonra da "D vitamini verilmeyenlerde ölüm oranı yüksek" demek, Türkiye'nin en iyi üniversite hastanesinde bile tedavinin deneysel olduğunu bir defa daha ortaya koyuyor.  Zaten bütün tedavi yöntemleri deneysel idi ve çok insan bu sebeple öldü!

Deney yapılmasa da Karatay'ın söylediği gibi hepsine D ve C vitamini ile iyot verilse ne olurdu? En azından doz aşılmazsa, kullanılan diğer ilaçlar gibi vücuda bir zararı yok!

YORUM EKLE