Ali Ulusal Hocamızı 15 Haziran 2013 de Hakk’a uğurlamıştık.
Bugün ölümünün 7. Yıldönümünde ruhuna dualar göndermek ve de O’nsuz kalan Trabzon’un kimsesizliğini anlatmak istedim.
Anası ölene öksüz, babası ölen yetim denir de;
Türkçü- Turancı büyük dava adamı, imân âbidesi ülkücülerin ortak kimliği ALİ ULUSAL Hocamızı kaybeden Trabzon için ne denilmeli?
Ali Ulusal’sız bir Trabzon;
Hem öksüz, hem yetim, hem de kimsesizdir.
Ali Ulusal’sız Trabzon neden mi kimsesizdir?
DİNLE DE TRABZON’UN KİMSESİZLİĞİNİ ANLATAYIM!
Bugün siyâsi rant için Ayasofya’yı ibâdete açmak isteyen zihniyetin Trabzon’da ki temsilcileri, 1461 de Fâtih Sultan Han’ın Trabzon’u fethinin sembolü olan ORTAHİSAR CÂMİİ’nin dış cephe sıvalarını kazıyarak tekrar kilise şekline döndürürken koca Trabzon şehrinden en ufak bir itiraz yükselmedi.
Câminin iç sıvalarını da kazıyarak Hıristiyanlığın sembolleri olan resim ve ikonaları da meydana çıkardılar. Bütün bunlar yapılırken Fâtih Sultan’ın fethinin sembolü olan câmii 5 yıl gibi uzun bir zaman ibâdete kapattılar!
İŞİN EN İLGİNÇ TARAFI İSE;
Resim ve ikonalar kıble yönü duvarında olduğundan, cemaat bu resimlere dönerek namaz kılıyorlar.
İkonalara dönerek namaz kılan cemaat, şayet câminin içinde birisinin cebinden düşürdüğü Atatürk rozetini görmüş olsaydılar, ayağa kalkıp ‘’burada namaz kılmak günahtır’’ diye topluca câmiyi terk ederlerdi.
Koca Trabzon’dan neden mi bir ses yükselmedi?
Çünkü Trabzon’dan 2. Bir ALİ ULUSAL çıkmadı!
Şayet Ali Ulusal Hoca hayatta olmuş olsaydı;
Kilise şekli verilen Ortahisar Câmii’nin önünde tek kişilik bir protesto mitingi yapar ve Trabzon şehrini KİLİSECİLERİN başlarına yıkardı!
İşte bunun için Ali Ulusal’sız bir Trabzon, hem öksüz, hem yetim, hem de kimsesizdir!
Ortahisar Câmii bu haldeyken, henüz bu zamana kadar bu rezâleti ve bu imansızlığı dile getiren bir tek siyâsi erkân bile çıkmadı koca anlı şanlı Trabzon'dan!
Trabzon’un seçilmiş tüm Milletvekillerini, Bürokratlarını, Sivil Toplum Kuruluşlarını, Belediye Başkanlarını, İYİ Partili İl Meclis Üyesi Davut Çakıroğlu hâriç olmak üzere İl Meclis azalarını, medyasının tamamını bir araya toplasanız dâhi, topu bir Ali Ulusal etmezler!
NEDEN Mİ?
Herhangi bir olumsuzluk anında ne konuşurlar, ne de en ufak bir rahatsızlık duyarlar! Ortahisar Câmii’ne kilise şekli verilirken umurlarında bile olmadı!
Trabzon’un başta Büyükşehir ve Ortahisar Belediye Başkanlarını, Milletvekillerini, Bürokratlarını, Sivil Toplum Kuruluşlarını, medyasının tamamını avucumun içine alıp kuvvetlice bir sıkıp tekrar avucumu açtığımda ne gördüm biliyor musunuz?
Avucumda sadece birkaç damlacık cıvık ÇAMURUN kaldığını görüp, Ali Ulusal’ın büyüklüğünü bir kez daha anladım!
Ali Hocamla olan son sohbetimiz esnasında, ‘’MEZAR TAŞIM İÇİN’’ isimli şiirini okurken aşırı duygulanıp gözleri doldu, ağladı, yaşlar yanaklarını ıslattı ve birden ellerini semaya kaldırarak;
‘’Ya Rabbi, biliyorum ömrüm çok az kaldı, senin rahmetine ve merhametine sığınıyorum / En güvendiğim ve kurtuluşuma vesile olacağına inandığım amellerim; Namazlarım, Tesbihatım, Yazmış olduğum İslâmi ve Milli eserlerim / Vatanımı, devletimi ve milletimi canımdan çok daha fazla severek, milletimin inancı, namusu ve geleceği uğrunda bir ömür her türlü belâ, musibet ve kahpeliklere karşı yüz yüze mücâdele etmemdir / Yarın mahşer günü beni huzurunda utandırma, vermiş olduğum bu hizmet ve mücâdelelerimi hayırlı amellerimden olarak kabul eyle’’ diye dua etmişti…
O an kendisine ‘’ÖLÜM SİZİ KORKUTMUYOR MU?’’ diye bir sual soracak olsaydım, cevabının; Yahya Kemâl Beyatlı'nın şu cümleleri olacağından emindim:
‘’Ölmek kaderde var, bana ürküntü vermiyor / Lâkin vatandan ayrılışın ıstırabı zor’’
Mezar taşında yazılı olan ‘’Mezar taşım için’’ isimli şiirinin ilk dörtlüğünü burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önce Türklük- Turan dedim,
Ve de İslâm'a yöneldim.
Tasavvuf üzere tükendim,
Kalanlara selâm olsun...
Yine bana hediye ettiği bir kitabının kabuğuna yazdığı bir dörtlük şöyleydi;
Ölüm korkutmuyor beni,
Kafamda hep Turan fikri,
Türklük dilimin zikri,
Bozkurtlara selâm olsun...
Bizlerden de size selâm olsun.
Ruhud şâd, mahşere kadar ki mekânın Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin kucağı olsun.