Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Ekonomimize yönelik saldırının doğrudan ezanımıza ve bayrağımıza yönelik saldırılardan hiçbir farkı yoktur. Binbir hileyle, tuzakla çökertemedikleri Türkiye'yi döviz kuruyla pes ettireceklerini sananlar, yanıldıklarını pek yakında göreceklerdir." dedi.
Peki, döviz krizi bir ekonomik saldırı ise Türkiye ne yapacak?
Bu konuda Katar'ın 15 milyar dolarlık yatırım yapacağına dair haber dışında ciddi bir işaret göremedim ama AKP Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, "Sosyal adaletin gerçekleşmesine katkı sağlayan, millet anlayışını güçlendiren kurban ibadeti, birlik ve beraberliğimize zarar vermeye yönelik tüm saldırıları milletçe boşa çıkarmaya önemli bir vesiledir" diye bir mesaj verdi..
***
Türkiye'de her aile bir kurban kesse, ekonomik kriz ortadan kalkmaz. Böyle olursa, kurban kesecek kasap da bulunmaz. Üstelik Atatürk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Zeynep Gökcan Çakır, acil servislerin bayramlarda acemi kasaplarla dolduğunu, belirterek, "Çocuğumuzu okul çağına geldiğinde okula, hastalandığında hastaneye götürürüz ama nedense kurbanımızı kendimiz kesmek istiyoruz. Bu, çok yanlış hareket... Bayramda kurbanlıklar varken kendimizi kurban etmeyelim." diyor.
Kısacası, bireysel olarak kurban kesmek, sosyal dayanışmayı elbette kuvvetlendirir ama ekonomik krize tek başına bir çözüm değildir. Zaten, Türkiye, ehliyetsiz yöneticiler eliyle, ekonomik ve siyasi krizlere kurban edilmiş durumdadır.
"Eliyle" diyorum, çünkü son tahlilde, Türkiye'yi ehliyetsiz yöneticilere teslim eden, halkın ta kendisidir. Halkın cahil bırakılması gibi bahaneler safsatadır. Kime göre cahillik? Sakın, halkın cahil bırakıldığını söyleyenler cahil olmasın!
Akıl baliğ olan, hatta kurban kesebilen herkes, Türkiye'nin içine düştüğü durumdan birebir sorumludur. Sadece seçimlerde kullanılan oyları kastetmiyorum. Hiç seçim yapılmamış olsa da bir ülkenin gidişatından, tarih önünde o ülkenin halkı sorumludur. Liderler, halkın karakterinin aynasıdır.
***
Yaşayan Türk halkı, şimdiki gibi devam ederse, kendisi süper güçlere kurban olacak. Bu durumdan çıkış için, birey ölçeğinde değil, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik büyüklüğüne uygun kurbanlar kesmek gerekiyor. Tabii burada "kesmek", mecazidir. Hani bazı futbol kulüpleri, paraya sıkıştıkları zaman futbolcularından fedakârlık istiyor ve bu işin adına da "feda" deniliyor ya tıpkı onun gibi... Fedakârlıkta bulunacak olanlar ise kurban kesmekte bile zorlananlar değil, devlet ihalelerini alıp, kazançlarını yurt dışına çıkaranlardır.
Devlet varsa, hepsini "feda"ya davet etmeli, fedada bulunmayanları da bir kenara yazmalı!
Devlet varsa, devleti bu duruma düşüren siyasilerden de hesap sormalıdır. Yoksa zaten Dr. Enis User diyor ki "ABD, AB'yi finansal açıdan vurmak, Avro'nun Dolar'a rakip para birimi olmasını önlemek için arka arkaya taktiklerini sergiliyor. Önce Yunan ekonomisini çökerttiler, arkasından, İngiltere'nin referandumunun Brexit'ten yana sonuçlanmasını sağladılar. Şimdi sıra bize geldi. ABD, AKP'nin rejimi değiştirmek için tarumar ettiği finansal sistemimizin içinde bulunduğu durumdan yararlanarak bizi Avrupa bankalarının, Almanya'nın başına büyük bir mali yük olarak yüklemek istiyor... Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı'nın parçalanması kavgası idi... Üçüncüsü öyle anlaşılıyor ki Türkiye'nin parçalanması üzerinden yürütülüyor... 'Rejim değiştirmek' diye başlayan proje meğerse dünya haritasını değiştirme girişimi imiş..."
***
ABD, özellikle İslam dünyası ve Türkiye haritasını nasıl değiştireceğini BOP haritası ile açıkladı. Türkiye'nin liderine de bu projenin eş başkanlığı görevini verdi. Şimdi bütün sorumluluğu sadece onun sırtına yükleyerek bu işin içinden kurtulmak mümkün olabilir mi?