Telefonda bir Çeçen, benimle görüşmek istediklerini bildirdi. Davet
ettim, geldiler.
Şehit Dudayev ile İstanbul’da Kafkaslar Konferansı’nda tanıştığım anı
anlattım ve geçen yılların bir muhasebesini yaptık.
Çeçenistan’dan gelen lider düzeyindeki konuk sorularımı cevaplandırdı,
İstanbul’da yaşayan ve Türkçe bilen Çeçen tercüme etti:
Türkiye’de İHH’nın organizötürlüğünde, Çeçenler’e gıda yardımı için
para toplanıyor.
Bu para son zamanlarda, bölgede Vehabiliği yaymaya çalışan küçük bir
gruba gidiyor.
Vehabileri ABD, İngiltere ve İsrail destekliyor. Para Vehabilerin elinde
olunca, fevkalade zor şartlar altında yaşamaya çalışan Çeçenler, onların
peşine sürüklenmiş oluyor.
Türkiye’nin bir Kafkasya politikası yok. Çünkü Türkiye’nin bir dünya
politikası yok... Oysa, Çeçenler arasında bir söz söylenir, denilir ki,
“Türk atları İtil’de su içerse Çeçenistan savaşı sona erer...”
Türk hükümeti, Strasbourg’a kadar yayan hatta dizleri üzerinde
sürünerek gitse, Türkiye Avrupa Birliği’ne alınmayacak.
Hıristiyan olursanız belki... Bu bir oyundur ve herkes biliyor bunu...
Maksatları Türkiye’yi oyalarken zayıf düşürmek ve bölgesel bir vizyon,
hatta bir dünya vizyonu geliştirmesini önlemektir.
Bütün Müslümanlar Türkiye’ye bakıyor, bir liderlik bekliyor, Türkiye
ise Avrupa’ya bakıyor...
Türkiye güçlü bir vizyona sahip olsaydı, bütün İslam Dünyası’nın
lideri olurdu. Batı, bunu önlemeye çalışıyor.
Çeçenler, kötü durumdadır ama kesinlikle Hıristiyanlar’dan yardım
almayacağız.
Hıristiyanlar ne zaman Müslümanlara yardımcı oldu ki? Tarihte bir
örneği var mıdır?
Dün Türk adını duyduklarında titrerlerdi, şimdi Türklerle
eğleniyorlar, işçi olarak çalıştırıyorlar, kaçak giden Türkler,
sokaklarda sürünüyor, bu duruma ne zaman son vereceksiniz?
Avrupa’da yüzlerce dil ve ırk var, tek dilde ve tek parada hatta tek
devlette birleşiyorlar, siz ise Türkçe konuşan halkları birleştirmek bir
tarafa Türkiye’yi farklı dillere, bölgelere ayırma sürecine girmişsiniz.
Bu oyunlara niçin geliyorsunuz?
Tarihin öyle dönemleri vardır ki, her şey çok hızlı ilerler. Moğollar,
Türkiye üzerinden fırtına gibi geçti. Bugün Çin harekete geçse, Türkiye
buna hazır mıdır?
Avrupa ve ABD Türkiye’ye karşı şimdilik askeri harekat yapamaz, çünkü
Türkiye’nin karşı koyacağını ve savaşacağını bilir. Türkler savaşır diye
korkuyorlar, kendilerinin savaş güçleri yoktur. Savaş, bir milli bilinç
ve irade işidir.
Bu bilinç ve irade onlarda yok. Bu yüzden Türklerin milli bilincini yok
etmeye çalışıyorlar. Asıl hedefleri Türklerin savaş gücünü yok etmektir,
toparlanın!
Nükleer silahları kullanabilirler ama bir gün bunların hepsi bitecek,
iş yine insan unsuruna, kılıca dayanacak. Onun için Türkiye’nin ayakta
kalması, bütün Türk dilli halklar, bütün Müslümanlar ve bütün insanlık
için çok önemli.
Amerikalılar, kendilerine karşı güçlü bir direniş olmayacağını
anlarlarsa savaşa girer, yoksa Türkiye’nin karşısına Rusya ve Çin’i
çıkarabilirler.
İran’a karşı Türkiye’yi kışkırtmaya çalışıyorlar ama İran Türkiye’ye
karşı savaşmaz, çünkü İran’ın yarısı Türk’tür. Türkiye’nin politikası
yolda hazırlanmış gibi. Oysa, mağdur durumdaki bütün Türkler,
Müslümanlar Türkiye’ye bakıyor.
Çeçenler, Irak Türkmenleri ve Uygurlar Türkiye’ye bakıyor. Peki Türkiye
nereye bakıyor? Türk erkeklerinin kafasında futbol topu ve kadınlar var.
Erkekler kadın gibi olmuş, kadınlar erkek gibi olmuş... Kendinize gelin
artık, siz Türk Milleti’siniz! Erkekler elinde bebekle veye bebek
arabasıyla dolaşıyor. Erkeğin eline silah, kadının eline bebek yakışır.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Türkiye’nin savaş gücünün
çökertilmek istendiğinin farkında olsa gerek ki, eğitim, bilim,
kültür-sanat ve spor alanında başarı gösteren personeli
ödüllendirdirken, Irak ordusunun savaşmadan dağılması üzerinde durduktan
sonra “Yaşamakta olduğumuz değişimin diğer önemli sonuçlarından biri de
yeni sistemlerin düşünsel alandaki tesirleridir.
(...) 21 nci yüzyılın askerleri olarak hedefleriniz büyük olmalıdır. Bu
ülkenin insanları olarak geçtiğimiz yüzyılda hiçbir önemli buluşa imza
atamadık.
Artık bizim de özgün projelere imza atma, özgün konsept ve doktrinleri
yaratma zamanımız gelmiştir. Örneğin, Türkiye yakın gelecekte ‘uzay’
alanında gerekli açılımları yapabilmelidir.
Artık dışarıdan sürekli olarak Know-how ithal eden ülke değil, ihraç
eden bir ülke olmalıyız.
Ülkemiz mevcut potansiyeliyle bunu fazlasıyla yapabilecek birikime
sahiptir” dedi.
Özkök’ün iyi bildiği ama konuşmasında üzerinde durmadığı gerçek ise
şudur: Türk ordusunun dayanağı, Türk Milleti’nin savaşma gücü ve
iradesidir.
Bu irade, ekonomik, bilimsel, kültürel, medyatik ve siyasi saldırılar
sonucu yıpranmakta olduğuna göre, Türk Silahlı Kuvvetleri, bir dünya
vizyonu geliştirse bile, bunu uygulayabilir mi?
Milli kimlik ve üniter yapı TBMM’nin çıkardığı ve çıkaracağı yasalar ile
hukuken de çözülür, ülke toprakları bütün yerüstü ve yeraltı
zenginlikleriyle birlikte eski azınlıklara devredilirken, Türk Silahlı
Kuvvetleri nereye bakıyor?