Azerbaycan Cumhurbaşkanı adayı Sabir Rüstemhanlı il sohbet ederken,
ABD’nin İran’a diz çöktürmek istemesinin sebepleri üzerinde
duruyorum....
İran operasyonunun, Londra’dan Bişkek’e kadar uzanan kuşatma hattının en
önemli halkalarından birini teşkil ettiğini, nihai amacın “Yeni Roma
İmparatorluğu” kurmak olduğunu belirttikten sonra, İran’ı parçalamak
anlamına gelecek projelere hizmet etmenin ne derece doğru olduğunu
soruyorum...
Rüstemhanlı’ya, İstanbul’a ilk gelişinde görüştüğüm Çöhrekanlı’nın
ABD’ye gittikten sonra sürdürdüğü politikaların da ABD’nin İran
operasyonuna yardımcı olduğu yönündeki eleştirileri hatırlatıyorum...
Rüstemhanlı, “Çöhrekanlı’yı suçlamak bence yanlış. O, ‘ABD-AB
tefekkürünü dikkate almazsak, bizim meselemizi kimse kabul etmez’
görüşündedir. İran’daki Türkler arasında dört farklı görüş var.
Birincisi, ‘İran’da birinci etnik grup Türkler olduğuna göre Türk
hakimiyeti olmalıdır’ görüşü...
İkincisi, Türkler’in bir federe devlet olarak yeniden yapılanacak İran
içinde yer alması, üçüncüsü dil eğitim-öğretim gibi insan haklarının
sağlanması ve dördüncüsü Türkler’in tam istiklali görüşleri...
‘Tebriz merkezli Azerbaycan istiklal kazanırsa, nüfusunun çoğu Türk olan
Tahran’ı ne yapacağız?’ diyenler var...” diye konuşuyor ve küreselleşme
bağlantılı olarak yeniden sorduğum soruma şu cevabı veriyor?
“Küreselleşme, milli kimlikleri yok etmeye dönük bir süreçtir. Avrupa’da
bu korku yok. Ama yeni devletlerde milli kimliklerin yok edilmesi için
uğraşıyorlar...
Buna karşı her milletin kendi savunma programı, mekanizması olmalı...
Milletin direniş gücünü temsil eden, güçlü özel kurumları olmalı...
İran’ın ABD’nin gündeminde olduğu malum. Bence ABD, Kürtler’in üzerinden
İran’a girecek. Bunun sebebi, İran’ın parçalanması sürecinde Türk
birliğine yol açmak istememeleridir...
Amerikalılar, bölgedeki Kürtler’i birleştirmek istiyor...
Sorunuza gelince, Elçibey, Rusya’dan kopmak için kendisine uzatılan
bütün ellere uzanmaya hazırdı... Mesela, siz Türkiye olarak İsrail ile
niçin yakınsınız?
Biz, emeklemeye çalışan bir devletiz. Onun için kim yanımızda olursa,
ona yapışıyoruz. ABD ile işbirliği bize yaramıştır. Ancak ABD, bölgeye
sahiplikte acele etti, Afganistan ve Irak olaylarında da acele etti.
Yüzyıllarca hilafetin ve medeniyetin merkezi olan Bağdat’ın
bombalanması, önemli ve tarihi bir mesajdır. Bu mesajı iyi algılamamız
gerekir.
Diğer taraftan ABD’nin demokrasi adı altında kendi ülkesinde yaptığı da
nihilist, kozmopolit bir nesil yetiştirmektir.
Siz Azerbaycan’daki aşırı Amerikan etkisinden şikayetçisiniz ama bizdeki
siyasi partiler ABD’nin kulu değildir; ABD’yi bir güç merkezi olarak
değerlendiriyorlar. ABD’nin desteği ile iktidar değişikliği yapmaya
çalışıyorlar. Ancak, ABD bölgede kendisine duyulan güveni
kaybetmiştir...
Biz onlara ‘Tamam, gelin petrolü tapın ama Karabağ’ı geri almamıza
yardımcı olun’ dedik. Fakat terörle mücadele ettiğini söyleyen Amerika,
en büyük terörist Koçaryan’a yardım ediyor...
Bu durum karşısında, Azerbaycan’ın, cesaretle, toprak bütünlüğünü
savunmaktan başka alternatifi yoktur.”
İki gündür görüşlerini aktardığım Sabir Rüstemhanlı, Azerbaycan’da
Türkçü diye tanınan bir şair ve yazar...
Bizim bir Türkçü’de aradığımız temel düşünce ve hareket tarzı,
bağımsızlıktır...
Partisinin, ülkesinin veya sınır aşan şekilde topyekun milletinin
istikamatini belirleyecek olan liderler, başarı şanslarını başka
devletlerin vereceği yardıma bağlayamaz...
Tabii ki, ABD’nin İran’a müdahalesi veya devam eden operasyonları, hem
bölge hem de dünya için belirleyici olabilir...
Yani dünya dengelerini değiştirmek mümkün değilse o dengelerden
faydalanmak gerekir...
Yalnız, tarihi fırsat gibi görünen bazı gelişmeler, sadece
bölgedekilerin değil bütün dünya Türklüğünün mahvına da sebep olabilir!
16’ncı yüzyıldan sonra, Türkler’in dünya nüfusuna oranı, sürekli
düşmüştür....
Son 25 yıl içinde Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkaslar’da, çeşitli
savaş veya olaylarda ölenlerin etnik yapısına bakılırsa, en çok
Türkler’in öldüğü görülür...
Milletin nüfusunu azaltan bu süreci kırmak gerekir... Dolayısıyla
Türkler, artık savaşı, sıcak çatışma olmadan kazanmaya çabalamalıdır...
Türkler’in kültür ve medeniyet birikimi ve hatta genetik yapısından
gelen özellikleri böyle bir savaşı kazanmaya yeter...
Tenzile Rüstemhanlı’nın hatırlattığı gibi; “Türk’ün yüreğinin serhaddi
yok ki;
Türk’ün sınırının serhaddi olsun...”