ÜLKÜCÜ GARDAŞ, NE SUSUYORSUN?

Susmayın!

Cesur olun!

Yeise düşmeyin!

Ülkücü davayı anlatın!

Şanlı mâzimizi yazılarınızla bir tokat gibi çarpın karanlık mahfillerin yüzlerine!

Görüyorum ki herkes uyuşmuş ve her şeyi karşıdan bekler olmuş.

Ülkücü dava bitirilirse, vatan, namus, din ve devlet tehlikeye düşer, bir müddet sonra ise ayaklar altında kalıp yok olup gider.

Sinan Ateş olayını fırsat bilen sosysuzlar, ülkücü davaya ve ülkücülere yarım asırlık kinlerini kusmaktalar. Kimileri Sinan Ateş’e acır numarası yapıyor, lâkin içinden büyük bir coşkuyla bayram ediyor.

Her biriniz bulunduğunuz mahallin Kürşad'ı olun ve gençlere el atın, çeri yetiştirin, gençleri sahipsiz bırakmayın. Karanlık emelli kişilere karşı O'nları uyarın!

Daha da karanlık günlerin arifesindeyiz!

Bu uyuşukluk devam ederse bilinsin ki Ozan Ârif'in ‘’İBRET AL GARDAŞIM’’ şiirinde ki duruma düşeceğiz, Allah korusun.

ÜLKÜCÜLER OLARAK NE YAPMALIYIZ?

Âcizane yazdıklarımı bir tek kişi dahi son kelimesine kadar okur da yeni bir ruh ve yeni bir şevkle gönlünde küllenen ülkücü ruh ve damarlarında mevcut olan asil TÜRK KANI harekete geçerse ne mutlu der bahtiyar olurum.

Böylesi bunalımlı bir dönemde bu yazıları yazmayı namus borcu ve ibâdet olarak görüyor ve bu yazdıklarımın yarın mahşer gününde mizân denen ilâhi terâzinin sevap kefesine konularak hayırlı amellerim olarak tartılacağından eminim.

BİLEREK VE KASTEN!

Öncelikle, büyük bir intikam duygusuyla MHP'nin bilerek ve kasten bitirilip, sıranın, ülkücü câmiayı düşman kamplara ayırmaya geldiğini kabullenelim. Bu konuda daha fazla söze gerek yok sanırım. Bu konuda güvenip bel bağladıklarımız(!) bir hayli yol almış durumdalar.

Ne yapmalıyız?

Şimdilik, Türkeş'in mânevi şahsında yekvücut olup kenetlenmeliyiz ve aramıza kin ve nefret tohumları ekmekle vazifeli olanları şiddetle ve nefretle kınamalıyız.

Türk’ün boğulmak ve Anadolu’dan kovulmak için her türlü çirkefliğin yapıldığı bir zamanda biz inanmış ülkücülere düşen görev;

Dinimizi yaşamak, Türk kültürünü ve Türk’ün töresini diri tutmak, ülkücü fikri ve unutturulmaya çalışılan TÜRKEŞ ve ATATÜRK'ü yeni yetişen neslin beyinlerine ve gönüllerine ilmek ilmek işleyip, bu sayede Türk’ü yücelterek devletimizi ebet müddet kılmaktır.

Ülkücü olduklarını iddia eden bir takım siyâsilerin bilerek ve kasten yapmış oldukları yanlışlıkları fırsat bilen bir takım mihraklar, yazılı ve görüntülü basında ülkücüleri milletimizin gözünden düşürüp itibarsızlaştırmak için gün 24 saat durmaksızın yılardır biriken kuduz virüslü salyalarını dökmektedirler.

Ülkücü dava bir hakikattir.

Hakikatler yumruklandıkça daha da kuvvet bulurlar.

Birilerinin, siyâsetin lağım kokan karanlık ara sokaklarında şahsiyet ve kişiliğini kaybederek sarhoş sersemliği ile çirkefleşip nara atmaları, tehdit ve zılgıtları ne bizi etkiler ve ne de şevkimizi kırar. Çünkü bizler Başbuğun rahle-i tedrisinden nasiplenen saf ve tertemiz bid'at bilmez ülkücüleriz.

İBRET AL GARDAŞIM

İbret al gardaşım az kulak ver de

Ar'ım dersin amma iş işten geçer.

Kızıl afat girer ise bu yurda

Zorum dersin amma iş işten geçer.

Üzülerek söylüyorum saz ile,

Bu sözlerim kafanıza yazıla,

Mavi, yeşil, beyaz döner kızıla,

Sarım dersin amma iş işten geçer.

Tarlana tohumu mecbur ekersin

Ak alnından emek teri dökersin

Hasatı el yapar boynun bükersin

Darım dersin amma iş işten geçer.

Dersin ki benim de bir törem vardı

Davul zurnam ile kanım kaynardı

Erzurum'da dadaşlarım oynardı

Bar'ım dersin amma iş işten geçer.

(Ozan ÂRİF)

2 Şubat 2023

ORHAN KILIÇOĞLU

YORUM EKLE