ÜLKÜCÜLERDEN NE TOPAÇ, NE FIRILDAK,
NE DÜZENE UŞAK, NE DE SARAYA PAYANDA ÇIKAR!
Cumhur İttifakı Adaylarına oy vermek ülkücü dünya görüşüne ve ülkücü davanın fıtratına ters gelir, ülkücülüğe sığmaz!
Gerçek bir ülkücü Cumhur İttifakına ne oy verir, ne de içinde yer alır!
Cumhur İttifakının söz ve eylemleri Türk milliyetçiliği fikriyle taban tabana zıt olup, Türklüğü içine sindiremeyen bir zihniyetin temsilcisidirler.
Rahmetli başbuğumuzun rahle-i tedrisinden geçmeyenlerin yüzeysel, cüce ve sığ kalarak, daha dün ülkücü şehitlerimizin şahsiyetlerine ve şehadetlerine en ağır hakareti edenlerle bugün aynı İTTİFAK içinde bulunup aynı borazana üflemelerinin temelinde ülküsüzlük ve Başbuğun fikirlerinden nasipsizlikleri yatar.
ÖNCELİKLE BİLİNMELİDİR Kİ;
Ülkücülük ve Türk milliyetçiliği, ahlâk, tevazu, ciddiyet, adâlet, dürüstlük ister ve tüm milli, insâni ve imâni değerlere karşı saygıyı esas alır.
Yine bilinmelidir ki;
Yalanı, riyayı, kin, nifak ve madrabazlığı, kula kul olmayı ve kulun uşağı olup yal çanağı görmüş kedi gibi yılışmayı ve miyavlamayı kesinlikle reddeder!
Ülkücülükte, yılışıklığa, fırıldak ve topaç olmaya, kimlik ve kişilik zafiyetine, dünyalık ve nefsi çıkar hesaplarına uşaklığa ve izzetinefissizliğe, beş paralık bir makam için cilveleşmeye, kapalı kapılar ardında oynaşmaya ne yer vardır, ne de müsamaha!
Ülkücü kişi;
Dün olanları, kendisine veya davasına yapılan hakaret ve saldırıları, saldıranları asla unutmaz. Bu gibilere karşı delikanlıca tavrını koyar ve geçmişte yapılan hakaretleri unutarak bunlarla bir araya gelmeyi şerefinden mahrum olma olarak görür!
Ülkücü dava!
Dünya var oldukça yaşayacak daha mükemmeli olmayan tek davadır.
Ülkü, yüce bir idealdir!
Duygu, bilgi ve kültür temelleri üzerinde yükselen bir inanç ve fikir hareketidir ki bu sebepten dolayı, Türk insanı için ülkücülükten daha büyük bir şeref madalyası yoktur!
Ülkücülük;
Tarihi, kültürel ve mânevi derinliği olan yüce bir ideâlin adıdır.
Ülkücülük;
Fıtrı bir hadise, insâni bir tercih, imâni bir harekettir.
Ülkücü dava;
Milli, insani ve İslâmi olmak üzere üç boyutludur.
Dün Merhum Türkeş ve O'nun ülkücü evlâtlarına ''câni, eli kanlı katil, morg bekçileri, dinsizler, ağızları kanlı vampirler'' diyenlerle bugün CUMHUR İTTİFAKI adı altında bir araya gelerek bekadan söz edenlere hâlen daha itibar etmenin tek sebebi vardır ki o sebep, ülkücü ruhtan mahrum olmaktır.
Rahmetli başbuğumuzun rahle-i tedrisinden geçmeyenlerin yüzeysel, cüce ve sığ kalarak, daha dün ülkücü şehitlerimizin şehadetlerine hakaret edenlerle bugün aynı adreslerde bulunup aynı borazana üflemelerinin temelinde Başbuğun fikirlerinden nasipsizlikleri yatar.
ÜLKÜCÜ;
İlim, irfan, adap, edep, iman, tevazu, millî gurur, millî şuur, millî haysiyet, ahlâk millî, basiret, müsamaha, zekâ, cesaret, metanet, tahammül, ümit, heyecan, vatan ve millet sevgisi, istiklâl ve hürriyet aşkı gibi hasletlerin sahibi olarak her zaman minnet ve şükranla yad edilmesi gereken mükemmel bir insan numunesidir.
Ülkücü,
Olayları ve kişileri kendi nefsinin veya Balgat'ın mihengine vurup değerlendirme yapmak yerine, olayları ve kişileri ülkücü davanın mihengine vurarak bir değerlendirme yapmak zorundadır ki aksi bir durum, basitlik, sığlık ve nefsine uşaklıktır...
Ülkücü terbiyemizden asla ödün vermeyelim.
Ülkücü, mutlaka bir gün toprak olacağını bilir lâkin dünyalık menfaat uğruna çirkefleşerek hiçbir zaman çamur olmaz.
Ülkücü,
Adamın adamı olmak yerine, davanın adamı olmayı yeğler.
Ülkücü anlayışa göre,
Vatan, din ve namus, birbirinden ayrı düşünülmesi imkânsız üç temel kavramdır. Birinin yokluğunda, zaman içinde diğer ikisi de yok olmaya mahkumdur!
Vatan kavramı, en güzel ifadesini Peygamber efendimizin ‘’HUBBU’L VATAN, MİN- EL İMAN’’ hâdis-i şerifinde bulur.
Namus için savaşılır ve namus uğruna yere düşen kanların toprakla buluşup yoğrulmasıyla toprak vatanlaşır. Vatanlaşan toprak artık namustur.
Ülkücü,
Hayal kurar lâkin sanal âlemlerin kartondan atlarına binerek, hayali üniformalarının süsüne kapılıp, elinde kılıç sandığı klavyenin tuşlarına dokunarak sağa sola lâf atıp nefsi adına ukalalık yapamaz.
Ülkücü;
Vatanı, devleti, milletinin istiklâli ve istikbâli tehdit altında iken, dün kader birliği yaptığı dava arkadaşını bırakıp, Türk'ü, Türklüğü yok sayıp, Cumhuriyeti tasfiye etmek isteyenlerle aynı safta olamaz.