MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’ye Açık Mektup 12

Sayın Genel Başkan;

Seçimlerden hemen sonra gündeme gelen ve Türk milletine verdiğiniz sözün hilafına oluşturulan “DSP-MHP-ANAP” koalisyon hükümeti müzakereleri başlamadan önce DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit, hiçbir ahlak ve vicdan ölçüsü taşımayarak camiamızı “eli kanlı katiller” olarak suçlamıştı.

Rahşan Ecevit’in bu talihsiz beyanlarını aradan 23 yıl geçmesine rağmen, biz hâlâ içimize sindirememişken, zât-ı aliniz MHP’nin genel başkanı ve camiamızın şeref ve haysiyetini korumak ve savunmakla birinci derecede mükellef birisi olarak bu uğursuz sözleri içinize nasıl sindirdiniz? Bilemiyoruz.

Rahşan Ecevit’in bu hakaretamiz sözleri siyasî başarıların değil, siyasî entrikaların mimarı olan Bülent Ecevit’in, MHP’yi köşeye sıkıştırmak ve oluşacak hükümetten daha fazla taviz koparmak için başvurduğu bir tilki kurnazlığı ve hilesinden ibaretti.

Ama ne yazık ki, yakın çevrenizdeki bazı milletvekili arkadaşlarımız kendilerini “kırmızı plakalı bakan koltuğu” hülyasına öylesine kaptırmışlardı ki, Ecevit’in her türlü isteklerine peşinen amade idiler.

Bu arada, kamuoyuna yansıyan “Rahşan hanımdan bir özür bekliyorum.” beyanınıza, Bülent Ecevit’in verdiği cevap da çok manidardı:

“Rahşan hanım, bu sözleriyle kurumsal yapı olarak MHP’yi kastetmemiştir.” Diyerek MHP yönetiminin dışındaki milyonlarca ülkücü Türk milliyetçisini kastettiğini ima etmişti. Zât-ı aliniz de “Sükut ikrardan gelir.” atasözüne uygun davranarak bu hakaretamiz beyanata münasip bir cevap vermemiştiniz.

Sözün burasında izin verirseniz bu gibi durumlarda Türkeş Bey’in nasıl bir tavır aldığının bir örneğini vermek istiyorum.

1972 yılının Aralık ayında CHP’nin Adana mitinginde büyük taşkınlıklar olmuş, mitinge katılan Hüseyin Orak isimli birisinin kutsallarımıza küfretmesi üzerine, MHP’li merhum boksör Eren Kaya’nın “Böyle küfretme!” şeklindeki ikazına rağmen küfürlerinde ısrar edince, Eren Kaya’nın bir yumruğuyla yere düşmüş başı betona çarparak bitkisel hayata girmiş, daha sonra da vefat etmişti. Bu hadise üzerine Ecevit, Türkeş Bey’e ve MHP’lilere “işçi katilleri” diye ağır suçlamalarda bulunmuştu. ( )

O günlerde İstanbul’a gitmiştim. Beyazıt’ta, Yümni Düğün Salonu’nda MHP’nin kapalı bir salon toplantısı olmuştu. Toplantıyı izlemek için gelenler caddeye hatta Bayezit meydanına doğru taşmıştı.

Kürsüye çıkan Türkeş Bey: “Bre Ecevit! Ben adam öldürtecek olsam, işçi Hüseyin’e sıra ne zaman gelir?” diye seslendi ve daha sonra, “Türk milletine hizmet yolunda, Türk vatanının bütünlüğü ve Türk devletinin bekası mücadelesinde gerekirse bela arıyoruz! Belaaa!” diye haykırdı. Bayezit meydanında toplananlar coşku ve heyecandan adeta uçacak gibiydi.

1999’daki Rahşan Ecevit’in ülkücü Türk milliyetçileriyle ilgili yaptığı talihsiz açıklamaları karşısında camia olarak zât-ı alinizden böyle heybetli bir Türkeş meydan okuması beklemiştik. Ama nafile.

Tabii ki Türkeş Bey, Türk milletinin yüksek menfaatleri, demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesi için gerektiğinde CHP’nin bu ülkücü düşmanlığını görmemezlikten gelmiştir.

1977 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seçimi için arka arkaya turlar yapılıyor ama bir sonuç alınamıyordu. Demirel, CHP’den bir başkan seçilmesini kabullenemiyor, kendi partisinden birinin başkan olmasını istiyor ama koalisyon ortaklarından Erbakan da buna razı olmuyor, karşılığında büyük tavizler istiyordu. Kendi başkanını seçemeyen bir meclisin itibarı tartışılıyordu.

Partilerin ve liderlerin düştüğü durum ortadaydı. Gün Sazak, Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay ile krizin aşılabilmesi için CHP ve MHP’nin birlikte ne yapabilecekleri hakkında konuşuyordu.

Vedat Bey:

“Biz, size oy veremeyeceğimize göre tek olabilecek şey, MHP’nin bizim adayımıza oy vermesidir.”

Gün Bey, CHP’nin içinden MHP milletvekillerinin desteklemekte zorluk çekmeyecekleri bir aday gösterilmesi halinde, bunların konuşulabileceğini söyler. İkisi, bu düşünceyi parti liderlerine götürmeye karar verirler.

MHP Lideri Türkeş, konuyu başkanlık divanına, daha sonra genel idare kuruluna taşır.

O günün siyasi havası içinde, CHP’nin bir adayının desteklenmesinin düşünülmesi bile zordu. Ecevit’e duyulan alerjiye rağmen, dar, politik hesapların üstüne çıkılarak bu krizin aşılması gerektiği bunun için de MHP’nin bu olgunluğu göstermesi gerektiği kararına varılır.

MHP düğümü çözecek ve Türkiye’yi ferahlatacaktı. CHP, belirlediği isimleri MHP’ye bildirir. Bunların içinden CHP Zonguldak Milletvekili Cahit Karakaş’ın aday gösterilmesi üzerinde anlaşma sağlanır. 17 Kasım 1977 günü Meclis’te yapılan 38. tur oylamada MHP milletvekilleri eksiksiz olarak hazır bulunur ve Karakaş 227 oyla meclis başkanı seçilir.

Türkiye’yi aylardan beri geren, demokrasi, meclis ve siyasi partiler hakkındaki güven duygusunu çürüten bir kördüğüm çözülmüş, ülke rahat bir soluk almıştır.

Türkeş Bey’in teklif ettiği isimler arasındaki CHP Zonguldak milletvekili Cahit Karakaş üzerinde uzlaşma sağlanmış ve Karakaş, TBMM Başkanlığı’na MHP’nin de oylarıyla seçilmişti.( )

Burada dikkat çekici olan husus, Meclis Başkan adayını MHP’nin belirlemiş olmasıdır.

Türkeş Bey’in Bir Başka Alicenaplığına Red Cevap Veren Ecevit, Türkeş ile Bayramlaşmaya Yanaşmıyor

Türkiye’nin o gergin döneminde şiddet hareketleri devam ediyor. Siyasi hava her geçen gün biraz daha ağırlaşıyordu. Sol örgütler, bir mensupları öldürüldüğünde “Katil Türkeş” sloganları atıyorlardı. Öte yandan Ecevit’in her olaydan sonra MHP’yi suçlaması ve her ağzını açtığında ülkücülere saldırması; sol ve bölücü çetelerle omuzdaşlık olarak algılanıyordu. Artık ülkücüler de “Katil Ecevit” diye slogan atmaya başlamışlardı.

Ecevit’in solun büyük şemsiyesi olma ve gerginlik politikası ile güçlenme hesabı CHP’ye geçici bazı kazançlar sağlasa da Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetiyordu. MHP’nin sürekli olarak tekrarladığı ve basında “Barış Çağrısı” olarak isimlendirilen açıklamalar, Ecevit tarafından dikkate alınmıyordu.

Bayram yaklaşıyordu. Genel Sekreter Yardımcısı Yaşar Okuyan Genel Merkez’deki odasındayken Gün Sazak uğrar.

Yaşar Okuyan:

“Parti liderlerini bayramda bir araya getirebilsek, gazetelere bayram ziyaretlerinden fotoğraf versek ne hoş olur” deyince Gün Bey, gülümser:

“Ecevit ile Türkeş’i bir araya getirsek, Türkiye’ye bayram hediyesi olarak bu yeter.” der.

İki gün sonra Gün Bey Yaşar Okuyan’ a telefon ederek Büyük Ankara Oteli’ne davet eder. Okuyan buraya gidince, Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay ile ikisinin baş başa oturduğunu görür. Yaşar Okuyan, liderlerin bayram ziyareti ile düşüncesini Dalokay’a anlatır. Zaten Türkeş Bey ile Ecevit’in Oran semtindeki evleri yan yanadır; kapı komşusudurlar. “Birbirlerine ailece bayram ziyaretinde bulunsalar, bu görüntü Türkiye’de çok olumlu bir hava esmesine ve siyasî ortamın yumuşamasına sebep olur” derler.

Gün Bey:

“Ben Türkeş Bey’i ikna ederim” deyince Vedat Dalokay elini masaya vurur:

“Ben de Ecevit’i ikna edeceğim!”

Gün Bey, Dalokay ile konuştuklarını Türkeş Bey’ anlatır. Bu bayram inceliği Türkeş Bey’in hoşuna gitmiştir:

“Gerekirse biz Ecevit’in evine gideriz bundan çekinmeyiz.” der.

Dalokay, bir gün sonra Ecevit ile yaptığı görüşmeyi Gün Bey’e anlatır.

Ecevit, “İyi olurdu ama ben bunu örgüte anlatamam…” cevabını vermiştir. Dalokay’ın ısrarı karşısında da:

“Yok, Vedat Bey, örgüt bunu anlamaz, siyaseten bana sıkıntı verir” diyerek kestirip atmıştır.

Dalokay, Ecevit’in bu tavrına çok içerlemişti. O anda bu iki dostun Gün Sazak ile Vedat Dalokay’ ın omuzlarına ağır bir yorgunluk çökmüştü.

*

Nasip olursa, 27 Nisan 2022 Çarşamba günü devam edeceğiz: “Müsteşarlarını Bile Tayin Edemeyen Bir Hükümet Ortağı MHP”

*

YORUM EKLE