Sayın Genel Başkan,
Türk İslam ülküsünün büyük mütefekkiri merhum Seyyid Ahmed Arvasi:
“Her hareket, bir büyük lidere ve onun etrafında oluşmuş bir kadroya muhtaçtır. Bu sebepten, Türk milliyetçiliği de, ister istemez, böyle bir kadrolaşmaya gidecektir.
Türk milliyetçiliğine her dönemde, liderlik etmek isteyen pek çok kişi ve onların etrafında oluşmuş kadrolara şahit olunmuştur. Ancak, önemli olan, bu iddia ile ortaya çıkmak değil, Türk milliyetçiliğini “doktriner” mânâda temsil ve organize etmektir. Onu, muhtaç olduğu güç ve aksiyona ulaştırarak gerçekten “iktidar” yapabilmektir.
Lider ve kadrosu, imal edilmez, onu, millî şartlar ve ortam hazırlar ve doğurur. Lider, mutlaka, millî imana, aşka, aksiyona ve karaktere sahip neferler arasından doğar. Zaten, davanın samimi bir neferi olmaya rıza göstermeyen kimse, asla lider olmaya layık değildir. Lider, millî imana, aşka, aksiyona ve karaktere en iyi ve en mükemmel bir örnek olabilen er ve kahramandır.
Lider; kendini değil, davanın başarısını düşünür. O, kendine makam ve mevki aramaz. O, davanın liderini dahi kendi dışında arar. Liderlik makamına, kendisine inananlar tarafından adeta itilerek getirilir. Lider, o makama talip olmayıp şartların ve milletin ister istemez getirdiği güçlü bir önderdir.
Lider, davayı sevk ve idare eden “seçkinler kadrosunun” nüvesidir. Teşkilatlanma bu nüve etrafında, organik olarak oluşur. Kadro, sun’i bir organizasyondan ziyade, davanın müşahhas ve gerçek temsilcisi olan lider etrafında, içtimai şartların doğurduğu bir organizma gibidir.
Kadro, fikrin ve davanın insan unsurudur. Kadroda, her meslek ve tabakadan “seçkin insana” ihtiyaç vardır. Hiçbir dava, kadrosunu kuramadıkça, varlığını hissettiremez ve başarıya ulaşamaz.” demektedir.
Sayın Genel Başkan,
Gerçek lider, toplumun her kesiminden bilgili, liyakatli, ehliyetli, temsil kabiliyeti yüksek, fikrinin ahlâkını yaşayan, imanlı ve vatansever kanaat önderlerini bulup hareketine dâhil eder. Ve siyasi hareketin vitrinini bu yüksek meziyetlere sahip insanlardan oluşturur.
Zat-ı aliniz ve seçtiğiniz kadrolara bakıldığında – istisna teşkil eden birkaç aziz dost hariç- bu özelliklerden maalesef hiçbirisine -kişiliklerine saygı duymakla beraber- sahip olamadıklarını üzülerek müşahede ediyoruz.
Mücadele; kadroları geliştirip oluşturduğu gibi; dağıtır, eritebilir de. Bu sebepten, hem “sahnede”, hem “kuliste” çalışabilecek kadrolar yetiştirilmelidir. Bilindiği gibi, bütün mücadelelerde, yıpranmamış yedek kuvvetlere ve kadrolara ihtiyaç, vardır.
Yine zatı alinizin MHP de Genel Başkanlığa seçildiğiniz günden bugüne, elekler sürekli ters çalıştığı için yüzlerce hatta binlerce seçkin ülkücü ömürlerini yedek kulübelerinde bekleyerek doldurmaktadır.
Sizde takdir edersinizki Milletlerin hayatında ve idaresinde, anayasalar, kanunlar, kararnameler ve tüzüklerden ziyade, kadrolar önemlidir. Mücadelede, anayasaları, kanunları, kararname ve tüzükleri değiştirmekten ziyade, kadroları değiştirmeye öncelik verilmelidir.
Bizim de Zatı alinizden yıllardır beklediğimiz bu olmuştur. Ülkücü Milliyetçi camianın fazla sabrı da kalmamıştır.
Sayın Genel Başkan,
Engin hoşgörünüze sığınarak ifade edeyim ki, Lider; kadrosunu, bütün güçleri ve zaafları ile tanıyan, tasnif eden ve yerinde kullanmasını bilen kişidir. Lider, etrafına, güçsüzleri değil, davanın en güçlü elemanlarını toplayarak hareketini planlamalıdır.
Üzülerek ifade ediyoruz ki zatı alinizin ve yol arkadaşlarınızın bugüne kadar böyle bir derdi olmamıştır. Aksine bazı değerli dostlarımızı hariç tutacak olursak çevrenizde sürekli olarak zaaflarıyla malül insanları tutmaktasınız.
Kınamak maksadıyla yazmıyorum ama değişik skandallar sebebiyle istifa etmek zorunda kalan yol arkadaşlarınız buna bir örnektir. Bir başka çarpıcı örnek ise yakın zamanda bir kadının çantasından 300 dolar çaldığı iddiasıyla gündeme gelen ve ne yazık ki 21 Şubat 2021 de İstanbul Ülkü Ocakları tarafından Türk Dünyası Basın ödülleri dağıtılırken yılın televizyon proğramcısı ödülüne layık görülen basın baş danışmanınız Metin Özkan’dır.
Sayın Genel Başkan,
Memlekette adam kıtlığımı var ? Hayatında MHP’ye oy vermemiş ülkücü terminolojiyi bile doğru düzgün kullanamayan yegane marifeti zat-ı alinize dalkavukluk ve siyasi muarzlarınıza hakaretler yağdırmaktan ibaret olan bu üçüncü, beşinci sınıf adamları nereden buluyorsunuz?
Bu kişiler sayın Dr.Devlet Bahçeli’nin şahsi işlerinde istihdam edeceği danışmanlar olursa buna hiçbir şekilde itiraz hakkımız olamaz, ama MHP’nin sayın genel başkanı Dr Devlet Bahçeli kendisine danışman seçiyorsa birinci sınıf kadroları bulmak zorundadır. Zira söz konusu olan bütün milliyetçi hareket camiasıdır. Ayrıca takdir edersiniz ki birinci sınıf insanlar birinci sınıf insanlarla çalışır. İkinci sınıf insanlar üçüncü sınıf insanlarla çalışır. Üçüncü sınıf insanlar ise beşinci sınıf insanlarla çalışır.
Gazetecilik-İletişim konularında üniversite mezunu çok iyi yetişmiş yüzlerce, binlerce genç ülküdaşımız varken bunların danışmanlık kadrolarına getirilmemesi hayrete şayan bir husustur.
Lider, davasını, mutlaka başarıya yaklaştıran ve ulaştıran, çetin şartlarda geriletmeyen yahut çok tehlikeli durumlarda mümkün olan en az zararla kurtaran, zararları süratle telafi edebilen, gerçekçi, hesabında yanılmayan, istişare ve istihbarata çok önem veren, ketum bir kimsedir. Allah için ketumluğunuza hiçbir itirazımız yoktur.
Yine üzülerek ifade edelim ki MHP Genel başkanlığına seçildiğiniz günden bugüne bütün ülkücülerin 7’den 70’e seferber olduğu 18 Nisan 1999 genel seçimleri hariç tutulacak olursa partimiz girdiği her seçimden yenilerek çıkmakta, partimizin yerlerde sürülmesinden dolayı ne zatı aliniz ne de yol arkadaşlarınız en ufak bir kaygı ve üzüntü duymamaktasınız.
İstişareye son derecede kapalı olan bu yapı sadece parti içi istihbarat konusunda son derecede başarılı olmakta, doğru-yanlış gelen her istihbarat misli ile mükâfatlandırılmaktadır.
Sayın Genel Başkan,
Lider, kendi yokluğu halinde, davanın, başarı ile yürütülmesi için gerekli tedbirleri önceden alır ve davayı namuslu ellere teslim etmeyi planlar. Yüce ve şanlı peygamberimiz, ölüm döşeğinde dahi, İslam’ın geleceği üzerine kaygılanıyor ve “emanete sahip çıkılması” için tedbir alıyordu.
Geçtiğimiz yıllarda ani bir rahatsızlıkla Başkent Üniversitesi hastanesine yatırıldığınızda geride bıraktığınız başkanlık divanı üyeleri partimize ve davamıza sahip çıkmak yerine birbirlerinin odasını basmaya varacak kadar siyasi miras kavgasına tutuşmuşlardı.
Partimiz ve hareketimiz açısından bu kadar içler acısı bir tablo ortadayken bizim de, zatı alinizden beklentimiz, bugüne kadar davaya yaptığınız hizmetleri taçlandıracak şekilde, bir ağabeylik yapıp, bir büyüklük gösterip, “mademki bizimle olmuyor, buyurun hareketimizi daha sağlıklı bir yapıya kavuşturalım” diyerek -geniş istişarelerle- bir büyük feragat ve fedakârlık örneği göstermenizdir.
Devam edeceğiz…