Ramiz Ongun, Yeniçağ’ı ziyaretinde, MHP’nin tek milletvekili Alparslan Türkeş iken
Aladağ’da bir Türkmen ağası ile yaptığı seçim pazarlığını anlatıyor...
Türkmen ağası Hasan Amca, Ongun’a söz vermiş “Gençlerin partisine oy vereceğiz” demiş. Aradan iki ay geçmiş, “Görüşmemiz gerekiyor” diye haber göndermiş. Ongun hemen Ankara’dan yola çıkıp Adana’ya gelmiş, oradan da Aladağ’a çıkmış.
Hasan Amca, “Kara yeğenim, istersen benim sözümle beni şu ağaca asabilirsin” demiş ve
cebinden küçük bir kağıt çıkarıp uzatmış. Kağıt, Adalet Partisi önseçim delege kartıymış. Hasan amca, bu kart ile Adalet Partisi’nin milletvekilleri adaylarını seçecek 22 bin kişiden biri oluyormuş...
“Ne var bunda deme kara yeğenim, adamlar bizi adam yerine koymuş, bu kartı
göndermişler, milletvekili adaylarını belirleme görevini bize vermişler, şimdi ben ne yapayım, sana da sözüm var, 1500 oyumuzun 500’ünü yine size verelim, yine de sen bilirsin, çünkü sana sözüm var” demiş Hasan amca.
O zamanlar önseçimler şimdiki gibi uyduruk değil, hakim huzurunda yapılıyor...
Hasan amcanın oğullarının da yardımıyla sonuçta 1000 oyun MHP’ye verilmesinde
anlaşmışlar.
Ongun, bu kıssadan bir hisse çıkarmış, diyor ki, “Halkı işin içine sokmadan bir yere
varamazsınız.” Ongun’u dinlerken, benim aklıma, 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce
MHP’den kaydı silinen vatandaşlara, AKP’nin hazır kimlik kartı göndermesi geldi.
Bir parti kendi üyelerinin kaydını siliyor, yeni kurulan parti de o vatandaşlara kimlik kartı
gönderiyordu! Tabii, halkı işin içine sokmak, sadece üye kaydından, delegelikten ibaret
değil.
Ongun diyor ki, “Seçmen olarak üç ana kitle var: Çiftçi, esnaf, işçi. Geçmişte iktidar olan
partiler, bu üç ana kitlenin odalarını, kooperatiflerini veya sendikalarını ele geçirmiş
durumdaydı.
Yüzde 51’i aşmalarının ardında bu vardı.
Biz, o zamanlar çok gençtik.
22 yaşında, kendi partimizin kararlarında etkili olabiliyorduk. Yanlış alınmış kararları
düzeltebiliyorduk.
300 civarında karara müdahale ettiğimi hatırlarım.
Ancak asıl olan, geniş halk kitleleriydi. CHP’li milletvekilleri, bir gün Meclis’te tek başına
bulunan Alparslan Türkeş’in durumuna gülecek olmuşlar, İsmet Paşa kendilerini uyarmış, ve ‘Adam gençliği arkasına almış, bugün burada tek başına ama, yarın o gençleri getirecek
Meclis’e’ demiş. Öyle olmadı mı?” Ongun, bugün her kitle kuruluşunda etkili olan ülkücü
kadroların halkı MHP’nin arkasına alabilmesi için büyük bir heyecana ihtiyaç bulunduğunu,
bunu sağlamak için, geçmişteki hatalardan arınmak gerektiğini, halkın bunu görmesi halinde
MHP’ye eskisinden de fazla destek vereceğini, çünkü Türkiye’nin millliyetçi politikalara
mecbur olduğunu anlatıyor.
Ongun’a 3 Kasım seçimleriyle birlikte ve sonrasında MHP’nin bıraktığı boşluğu doldurmak
isteyenler bulunduğunu, üstelik bunların dışarıdan yönlendirildiğini ve ayrıca milliyetçiliği
içerden ele geçirme planlarını hatırlatıyorum...
“Evet, meydanı boş bulmuşlar” diyor, “Yalnız bu partileri 10-15 yıl sonra tarih nasıl
yazacak? Bu tür projeler 15-20 yıldır Batı kamuoyunda, televizyonlarda açık açık tartışılan
konular. Adamlar, muhafazakar partilerin başına inançsız adamları, sosyal demokrat partilerin başına ‘işçi babası’ sloganlarıyla mafya babalarını, milliyetçi partilerin başına bu görüşle ilgisi bile olmayan insanları getirip iktidar yaptıktan sonra tezlerinin tersini uygulatmayı, 15-20 yıl önce açıkça tartışmışlar, planlamışlar, bunlardan Türk kamuoyu hiç haberdar edilmemiş!
Pozitivizmi bile 100 yıl sonra teşhis etmiş bir milletiz biz.
Marifet, bunları önceden görebilmekte, iş işten geçtikten sonra durum fark ediliyor ama çok geç kalınmış oluyor.” Ongun, “Türkiye’nin her zamankinden daha fazla MHP’ye ihtiyacı var.
Millet bize göz kırpıyor, Yeter ki biz milletin bu işaretinin gereğini yerine getirebilelim.
Orijinali varlık göstermezse müsvetteleri ortaya çıkar. Bu da toplumu başka mecralara
götürür.
Onun için süratle miletin huzurunda geçmişin muhasebesini yaparak yeniden yetki
istemeliyiz” diyor.
MHP, Türk Milliyetçiliği olan kendi politikasını cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi yeniden devlet politikası yapmak isteyenlerden oluşan, ayrıca Amerikan güdümlü, İsrail güdümlü sözde milliyetçilik yapmak isteyenlere fırsat vermemesi, direnmesi, alternatif üretmesi gereken bir siyasi partidir.
MHP, Türk Milliyetçiliği üzerinde politika yapıyorsa, bunun gereklerini hemen yerine getirmeye de mecburdur!
Yoksa, milliyetçiliği daha uzun süre bloke edemez!
Türk Milliyetçileri, milleti millet halinde tutan enerji direniş seviyesinin de göstergesidir.
Bu bakımdan MHP’nin MHP’liler eliyle irtifa kaybetmesi, Türk Milleti’nin direniş gücünün bilerek zayıflatılması demektir!
Bu direniş gücünü eskisinden daha güçlü hale getirmek, Türkiye’yi güçlendirmektir.
Bizim MHP’ye önem vermemizin sebebi budur.
Türkiye’yi daha güçlü hale getirmek için Türk Milliyetçileri güçlü olmalıdır.
Bu da önce birbirine güvenle başlar, halkın güvenini kazanmakla zirveye ulaşır.
Güven ise açıklıkla, gerçeklerin bütün çıplaklığıyla ortaya konulmasıyla sağlanır.