O Kuran-ı Kerim herkesi çarpacak...

“MİNARELER süngümüz olacak” diyen adamı, bu sözlerinden dolayı yargılayıp hapsettiler! Yetmedi, bir de siyaset yasağı koydular. Sonunda aynı adam, mağdur konumunu kullanarak kurduğu siyasi partiyi tek başına iktidar yaptı ve yasaklarını da kaldırtarak başbakan oldu.
İslâmı temel hareket noktası olarak kullanan adam, iktidar olduktan sonra, milli görüş elbisesini çıkarıp yerine, AB’ci hatta Amerikancı bir elbise giydi. Tabii kendisine kalırsa giydiği elbise, merkez elbisesidir!

İslâmî söyleminden dolayı mağdur edilen adamın başbakanlığı döneminde, Nevşehir’in Uçhisar kasabasının Aşağı Mahalle’sinde artık Müslüman Türk cemaat kalmadığı için cami kapatıldı! Minareler süngümüz olacaktı, sayesinde süngümüz düşmeye başladı...

Nevşehir’deki Hıristiyanlaşma birdenbire başlamadı. Bütün kusur mağdur adama yüklenemez, ancak, kendisinin başbakan olduğu bir dönemde, doğudan veya batıdan, kuzeyden veya güneyden, nereden bakarsanız bakın Türkiye’nin tam ortasında bulunan ve Hacıbektaş-ı
Veli’nin bu sebeple yerleştiği ve tamamen Türkleştirdiği, İslamlaştırdığı bir beldede, bütün binalar Fransızlara ve Almanlara satılmış olduğu için caminin kapısına kilit vuruldu.
Belediye Başkanı, bu durumun inanç turizmi açısından faydalı olduğunu söylüyormuş. İl Müftüsü ise, durumdan hiç rahatsız değil... Yazar Aytunç Altındal, bir konferans için bölgeye gitmese, olay meydana bile çıkmayacak!

Halkımız ise Nevşehir’in Hıristiyanlaştırılması operasyonuna malını mülkünü satarak katkıda bulundu. Bölge dışındaki vatandaşlarımız ve özellikle Ürgüp’ü ziyaret eden gençlerimiz, peri bacalarında ne olup bitiyor diye merak etmek yerine, Asmalı Konak dizi filminin çekildiği
konağı ziyaret etmekle yetindi...

Milyonlarca insan, filmin yayınlandığı saatlerde televizyon başına geçerek “eğlence”sine baktı! Bu arada, ikiz sözleşmeler kabul ediliyormuş, bu sözleşmeler, halklara veya kendisinin farklı olduğunu öne süren bütün gruplara kendi kaderini tayinle birlikte, bölgelerindeki
ekonomik varlıkları, sadece bölgesel amaçlar için kullanma hakkı veriyormuş, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, yabancılara istedikleri her yerde gayrımenkul alma imkanı veriyormuş, Maliye Bakanı, Körfez ülkelerinde yerleşik olan Anglo Sakson-Yahudi sermayesine Türkiye’nin topraklarını pazarlamaya çalışıyormuş, bütün bunlarla birlikte bölücülük
propagandası yapmak serbest hale getiriliyormuş, kimin umurunda!

Batı ile mücadele ederek, Batı’nın dayattığı Sevr Andlaşması’nı yırtıp atan, tamaman Mehmetçiğin bileği ve yüreğinin hakkı ile milli ve bağımsız bir devlet kuran Atatürk’ün bile Batı’yı hedef gösterdiği iddia edilerek varılan noktaya bakın!

Sevr’den daha ağır şartlar kabul edildi ve bütün bunlar Atatürkçülük adına yapılıyor!
Tıpkı Euorovision Şarkı Yarışması’nda birincilik verdikleri şarkı sözlerinde olduğu gibi her şeylerini vermeye hazırlar...

Bugüne kadar Atatürk’ü istismar ederek ve milli sermayeyi dışlayıp, Türkiye’yi Batılı sermaye ile birlikte sömüren güçlere bekçilik yapanlar da sessiz kalarak bu işgale, bu vericiliğe hizmet ediyor...

Ve mağdur adam, Türkiye’yi hala bağımsız bir devlet olarak tutan ne kalmışsa, hepsini tek tek ortadan kaldıracak sözleri Atatürk’ün doğduğu evden Avrupa’ya verirken, yine dini istismar etmekten geri kalmıyor, Zübeyde Hanım’ın odasındaki Kuran-ı Kerim’i açıp okuyarak, kendince Türk toplumuna bir mesaj veriyor...

İyi ama, bir İslam ülkesi olan Türkiye’yi, GAP arazileri dahil olmak üzere, sahilleri, maden bölgeleri, ormanları ve yaylaları ile birlikte Hıristiyanlara ve özellikle Yahudilere ve Ermenilere tapusu ile birlikte teslim etmek için yasa üzerine yasa çıkaran adamın Kuran-ı Kerim’i eline
almaya hakkı var mıdır?

İnsanlar layık oldukları üzere yönetilirlermiş...

İşgal, ekonomiyle, dille, kültürle, medyayla başlarken sesini çıkarmayanlar, tamamen şahsi çıkarlarının peşine düştükleri için din maskesi altında gizlenen bir azınlıklar ittifakının, milliyetçilerin de zaaf içine düştüğü bir zamanda iktidarı devralmasına oylarıyla katkıda
bulundu...

Ve işgalin hukuki garantilerini sağlayan iktidarın oyunlarına hala sesini çıkarmıyor bu insanlar...
O Kuran-ı Kerim, sadece sözde mağdur adamı değil, bütün Türk toplumunu çarpacak ama...
Millet, felç geçirdikten sonra, kendisini düzeltmek için belki fırsat bile bulamayacak...
İnanmayan, açsın Kuran-ı Kerim’i okusun! Çünkü milli haysiyetini kaybeden toplumun üyelerinin kişisel haysiyeti de kalmaz... Şerefini, namusunu, kimliğini kaybettikten sonra da çoklarının aklı başına gelmeyecek...

Şerefine önem veren milyonlarca Türk olan biteni kavrayıp bir ön önce ayağa kalkmak, “içindeki beyinsizler yüzünden, kendisinin de helak edilmesine” izin vermemek zorundadır...

YORUM EKLE